Mühendislik ve hukuk, iki önemli ilgi alanında ahkam kesen, "geçkin" bir mühendisin kaleminden.

TEDAŞ MYD MLZ Şartnameleri

TEDAŞ-MYD Şartnameleri: Nerede Geçerli, Kimi Bağlar?

Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ Strateji Geliştirme Daire Başkanlığına bağlı Şartname Geliştirme Müdürlüğünün görev tanımı, kurum düzenlemelerinde şöyle verilmiştir.

Dağıtım tesislerinde kullanılan ve kullanılması planlanan malzemelere ait teknik şartnameleri hazırlamak ve güncellemek, malzemelerin teknik şartnamelerine, uygulama talimatlarına/standartlarına uygunluklarını kontrol etmek ve yayımlanmasını sağlamak.

Elektrik dağıtım sektöründe “MYD şartnamesi” diye bilinen evrak, bu müdürlükten çıkmaktadır. Önceleri Malzeme Yönetimi ve Satınalma Dairesinin kısaltması olarak “MYD” diye anılan kodlar artık TEDAŞ-MLZ … şeklinde kullanımdadır. Peki bu bizi neden ilgilendiriyor? TEDAŞ eski çalışanı bir meslektaşımın da teyit ettiği üzere, MYD ya da MLZ şartnameleri sektöre gerekli gereksiz dayatılmaktadır. İlgili[1] adresten erişilebilen şartnameleri incelerseniz görev tanımında da geçtiği üzere kapsam, dağıtım tesisleri ile sınırlıdır. TEDAŞ bu şartnameleri, kendi sorumluluğunda olan tesisleri modern, güncel, güvenilir tutmak üzere yayımlar. 

Özel tesisiniz için çekmeceli açık tip devre kesici alacaksınız: MLZ şartnamesinde böyle bir doküman bulamazsınız. Keza ATS, jeneratör veya busbar şartnamesi de yoktur. Sizin yaptığınız fabrika veya otelin içi TEDAŞ’ı ilgilendirmez. TEDAŞ, dağıtım tesisi ile ilgilidir yani TEİAŞ ile aboneler arasında kalan dev yapıyla! Öyleyse MLZ kimi bağlar? Dağıtım şirketlerini, onun yüklenicilerini, dağıtım şirketi ile anlaşarak devir yapmak üzere EDAŞ’a tesis yapan üçüncü tarafları (meşhur 21. madde). Siz, “nasılsa güncel kalan bir şartname var, ben bunu kullanayım, yorulmayayım” derseniz makuldür. Ama orada yazıyor diye tek transformatörlü özel tesisinize 50 A çıkışlı 26 Ah SCADA’lı redresör alırsanız pek "mühendisçe" olmayabilir.

Yaptığınız tesis TEDAŞ şebekesinin bir parçası olmayacaksa kimse sizi MLZ / MYD diye zorlayamaz. Ben fabrikama metal clad LSC2B hücre koyacağım, şartnamesi yok diye kabulden kalacak mıyız? Hayır!

Bu konuya değindikten sonra güncel bir MLZ şartnamesini inceleyerek devam edebiliriz.

İncelediğimiz Bir Örnek Şartname: TEDAŞ-MLZ/96-027.C

Sekonder Röleler Teknik Şartnamesinden alıntı: 

TEDAŞ-MLZ/96-027.C şartnamesi, sistem gerilimi maks. 36 kV’a kadar olan dağıtım şebekelerinin sekonder ölçme, koruma ve kumandasında kullanılmak üzere satın alınacak çeşitli tip ve karakteristikte sekonder rölelerin teknik özelliklerini kapsar. Bu şartnamede bundan sonra sekonder röleler “röleler” olarak anılacaktır[2].  

Şuradaki yazıda değindiğimiz gibi “sekonder koruma” tabiri hatalıdır, röle varsa zaten sekonderden referans alır. Gereksiz kelimeye ne hacet! Bu şartnamenin dördüncü sayfasında koruma rölesi tipleri (fider- fider TR- fider yönetim- fider yönetim (Goose[3])) ve haiz olmaları beklenen koruma fonksiyonları ANSI kodları ile verilmiştir. FKR ve FKR-T tipi rölelerde olması beklenen standart fonksiyonlar şunlardır:  

46, 50/50N, 51/51N, 79, 86, CLP, TCM, BF

Opsiyonel fonksiyonlar ise 37, 49, 68, SEF, REF, HBL2, THD, BC dir. Fazlaca derine girip yazıyı uzatmadan, standart fonksiyonların açıklamasını yapabiliriz:

46: negatif akım bileşeni ve akım dengesizliği işlevidir. 50/51 ani ve gecikmeli aşırı akım korumasını, N harfi topraklı arızaları ifade eder. 79, rölenin kendisinin inisiyatif alıp, açmış bulunan devreyi kapamayı denemesidir (tekrar kapama). 86 kilitleme rölesi kritik durumlarda operatörün elle resetlemesini şart koşan senaryoyu sağlar. CLP, uzun süre enerjisiz kalmış bir fiderin veya yük grubunun, enerji geri geldiğinde aşırı yük çekmesini tolere etmek içindir (Cold Load Pick-up). TCM, rölenin açtırma devresinin bir açma emri gelmezden önce kontrol edilerek çalıştığına emin olunması içindir. Buna karşılık BF veya 50BF, röleden çıkmış bir açma emrinin kesici tarafından uygulanabildiğini denetler.    

Ayar Grubu Kavramı  

Modern rölelerde kullanılan ayar grubu (senaryo) tabirinin meslektaşlarca anlaşılması güç olabilir. Menüde en az iki ayar grubu bulunur ve biz genelde “ikinci neye yarar ki” diye düşünebiliriz. Bu ikinci senaryo, ring şebeke gibi yapılarda oldukça işlevsel olabilir. Diyelim bir A rölesi ring devrenin en başında bulunuyor ve asıl senaryoda birinci ayar grubunuz aktif. Bir acil durumda tersten besleme olanağınız bulunabilir, bu durumda A rölesi bu kez hat sonunda kalacaktır ve farklı açma sürelerine ayarlamak gerekebilir. O anda uzaktan veya local den aktif ayar grubunu 2. olarak seçebilirsiniz. Ayar grubu, hat sonundaki bir TR koruma rölesinde anlamlı değilken fider koruma rölelerinde işe yarayabilir, bundandır ki fider rölelerinde 4 ayar grubu istenmektedir.   

LPCT (Low Power Current Transformer)  

Bu şartnamenin 7. sayfasında “akım bilgisini özel bir trafo vasıtasıyla mV’a dönüştüren düşük güçlü akım trafoları (LPCT) ile çalışan röleler kabul edilmeyecektir” ifadesi vardır. Yani piyasada Schneider ürünlerde rastlanan 22,5 mV transducer li LPCT akım referanslı korumayı TEDAŞ kabul etmez. Farkında oldunuz mu yukarıdaki "MYD şart mıdır?" konusuna bir örnek de budur. Eğer MYD şartı özel tesislere de dayatılsaydı, Schneider’in LPCT’li ürünlerini kullanmanız imkânsız olurdu.

Avrupa Normları 

Rölelerin sağlaması beklenen en önemli standartlar: IEC 60255 (ölçme röleleri ve koruma ekipmanı) ile IEC 61850 ‘dir (dağıtım merkezlerinde kullanılan ekipmanların haberleşme ve yönetilme kolaylığı için protokoller). Rölelerden, muhtelif haberleşme yeteneklerine sahip olmaları, olay ve arıza kaydı tutmaları, ethernet, USB vb. bağlantılar ile yazılım arayüzünden kontrol edilebilmeleri, üzerinde programlanabilir LED sinyali fonksiyonları olması beklenmektedir. 

TEDAŞ, koruma rölesinden yüksek kalite isterken, açtırma zincirinin kritik halkasına aynı titizliği göstermemektedir.

Tam bu noktada bir tartışma gündeme getirilebilir. Yayımlanan Tedaş şartnameleri arasında, "ihbar kombinasyonu", "anonsiyatör", "ihbar rölesi", "sinyal lamba kutusu" gibi adlar verilen ürünlere (Gepa, Proens, Datakom, Telepro vb.) ilişkin bir düzenleme yoktur. Otuz senedir piyasada olan Schneider hücrelerde, SEPAM röle kesiciye açma verirken aracı bir ekipman kullanmaz. Açtırdı ise kendi üzerindeki LED’i yakarak operatörü bilgilendirir. Yerli üretim ürünlerde bu iş için “ihbar kombinasyonu” istisnasız kullanılır (istisna varsa yorumlara yazınız). 

Şöyle çalışır: röleden, termostattan vb. den gelen açma ve ihbar emirleri kombinasyonda toplanır, eğer sinyal açmayı gerektiriyorsa kesiciye açma emri buradan geçerek gider, ilgili LED'i de yakar. Peki bu cihazlar hata yapmaz mı? Rölelerden IEC 60255’e uygunluk, TCM (açma devresi izleme) gibi fonksiyonlar istenirken; açma komutunun da geçtiği en kritik noktada bir kalite çıtası YOK. Sizce de bu ciddi bir çelişki değil mi? Dostlar alışverişte görsün(!).

Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Lütfen yorumlara yazın. 

Tedaş MYD kime zorunlu?

Endüktif Fabrika Nasıl Kapasitif Ceza Yer?

GES’li Tesislerde Reaktif Ceza Paradoksu

Çok takip edilen bir meslek forumunda ilgi çekici ve hararetli bir tartışma yaşanmış. Genç bir işletmeci, GES ve reaktif oranlar konulu bir konu (topic) açmış. Yanıt veren deneyimli forumcular ile konu sahibi gerilmişler. Foruma yazanlar, konuya yabancı olduklarından olacak (belki daha çok tüketim tarafında yaşadıklarından) birbirlerine destek çıkmış, genç işletmeci yalnız başına kalmış. Bizler, işin yıllardır tüketim tarafında olanlar için bu topicte konuşulanların anlaşılması güç. Adeta fenomen.   

Tesadüfen iki hafta önce bir mühendis arkadaşla da aynı sorunu konuşmuş, üstüne kafa yormuştuk. O da anlam veremiyordu yaşadığına. "Sayaçların, analizörlerin bağlantılarına varıncaya kadar kontrol ettim, fabrikam endüktif olduğu halde kapasitif bedeli ödeyeceğiz (ceza) diyordu. Denemeler yapmıştı, şunları şunları yapınca düzeliyor ama hala kafam basmadı" dedi. 

Endüktif çalışan bir fabrikanın GES’le gün içinde aktif verişe geçtiği anlarda deyim yerinde ise bu fenomen ortaya çıkar (aslında izahı basittir ama bizim "tüketici" algımız buna sebep olur). Bu anlarda sayaç endeksi başka alana yazıldığı için telafisi de kolay değildir. 

Aşağıdaki görsel bu durumu açıklamak için yeterlidir. Aktif - reaktif güç düzleminde,  I'den IV'e dek quadrantlar (çeyrekler) tanımlıdır. OBIS* kodlarından aktif 1.8.0'ı zaten biliyoruz. Verişte, aktif kayıt kod 2.8.0'a yazılır.  

Aktif-reaktif düzlemde 4 kuadrant
                            Görsel I: Dört quadrant ve OBIS* kodları 

Biz "tüketici tarafta yaşayanlar" için hayat en sağdaki iki çeyrekten ibaret (I ve IV). Üstte %20; altta %15'e bakar, ayın sonunu getiririz. Soldaki hayatı -ben dahil- şöyle sandık. Yanılgı tam da buradadır. I.'den II. çeyreğe geçince "endüktif basarmışız" gibi geliyor ama öyle değil, görsele yeniden bakınız, II. çeyrek, 6.8.0 / QC+ ve III. çeyrek 7.8.0 / QL- bölgesi. Biz tam tersi olur gibi hissediyoruz, öyle değil mi? II. çeyrek endüktif değil kapasitif bölgedir. 

II. çeyrekte cos φ açısı işaret değiştirmektedir. P den S yönüne doğru -küçük olan açıyı,- cos φ açısını çizin, I.'de saat yönünün tersi iken II.'de saat yönündedir. IV. çeyrekte de denerseniz saat yönünde olduğu görülür. 

Aktif, reaktif güç düzleminde cosinüs açısı
        Görsel II: Cos φ açısı ve açı yönü
 

GES yokken fabrika, quadrant I' de mutlu, mesut yaşıyordu. GES üretiminin ihtiyaçtan fazla olduğu saat dilimlerinde II. çeyreğe geçilir oldu. Bu çeyrekte                      6.8.0/2.8.0 <%20                 oranı aranır. Bu çeyrekte verişiniz (2.8.0), reaktife nazaran düşük olacağı için oranı yakalamak, birden çok trafolu tesisler için oldukça zorlaşır. Böyle tesislerde verişte, III. çeyrekte yaşamak konforludur. Zira OSB'ler ve diğer dağıtım şirketleri quadrant III'te önünüze bir limit koymazlar.  

Gün içinde ne zaman verişe geçeceğiniz hava durumu, siparişler vb. etkenlere bağlı olacağından (elbet başka otomatik düzenekler de olasıdır) çekişte IV.'de kalmak sizin için emniyetli olandır. Böylece verişte çeyrek III'e kayar, ceza korkusu çekmezsiniz. 

Reaktif panolarda gücü eksilmiş, bozuk kapasitör kademeleri varsa bunları tamir etmek iyi olur. Çekişte, maksimum puantta iken bile sizi kapasitif bölgeye atabilecek kadar kapasitör, emrinize amade kalmalıdır. Ya da inverterleriniz ona göre çalışacak. "Ama öyle yapınca GES üretimimden kaybım oluyor, patrona ne derim?" diyenler olacaktır (işte onlar gerçek işletmeci arkadaşlarımız). Karar sizin. Artık I. çeyrekte %20 gibi "kolay" bir limit yok önümüzde, GES’li tesisler için strateji değiştirmek zorunlu. 

Bu sayfanın ziyaretçileri için büyük tüketicilerde güncel reaktif sınır oranlarını da ayrı ayrı aşağıda vermiş olalım. Tesislerde, inverterlerin bağlandığı bara noktası, akım trafolarının yeri, transformatör sayısı vb. incelikler problemin çözümünü değiştirebilecek ileri aşama detaylar olarak tartışılabilir. Bu konuda yaşadıklarınızı veya çözüm bulamadığınız zorlukları, aşağıda yorum kısmına anonim olarak da yazabilirsiniz (yorumlar incelenmeden yayınlanmaz).  

  • verişte 6.8.0/2.8.0 <%20    
  • çekişte 5.8.0/1.8.0 <%20          
  • çekişte 8.8.0/1.8.0 <%15

 

Not: İlk görselde "total" ifadesi örneğin 1.8.0 = 1.8.1 + 1.8.2 + ..... toplamıdır anlamındadır.   

* OBIS: IEC 62056'da sayaçlar için tanımlanmış kısa kodlar (Object Identification System)  

** Thanks to  https://onemeter.com/blog/obis-code/ for diagram above. 

Röleler, Sigortadan ANSI Kodlarına Koruma Sistemleri

Önceki yazımızla koruma ve terimleri konusuna iddialı bir giriş yapmıştık şimdi devam etmek zamanı. Üstat Walter Schossig'i keşfetmek bizim yazıların yönünü de değiştirecek gibi görünüyor. Bay Schossig Çek, Alman kökenli bir mühendis ve emeklilik yıllarını elektriğin tarihine adamış görünüyor. Kendisinden öğrendiğimize göre röle kelimesinin anlamı nereye dayanıyor? Bununla başlayalım.

Atletizmde 4x100 gibi bayrak yarışları İngilizce'de "flag" değil "relay" olarak geçer. Her yarışçı yarışın bir bölümünü koşar ve "emaneti" diğerine teslim eder. Atlı arabaların kullanıldığı zamanlarda, yolcuların mola verip sürücünün, yorgun atları yenileriyle değiştiği istasyonlara da "relay" denmekte imiş. Haberleşmede ve orduda relay tabiri, tekrar etmek, alıp-vermek, yaymak manasında kullanılıyor. Yüksek kotlarda kurulmuş röle istasyonları, aldıkları yayını aynen ileterek, tekrar ederek, mesajın uzak mesafeleri kısım kısım aşmasını, alıcıya ulaşmasını sağlarlar. 

Koruma ihtiyacı ve Röleler nasıl doğdu? 

İlk transformatörü 1885 yılına; Dolivo-Dobrovolsky'nin üç fazlı AC transformatörü yapmasını 1891'e tarihlemek mümkün. Sıcaklık koruması da olmadığından başlarda transformatörler yanmaya karşı, kurşun, gümüş, kalay iletkenli sigortalar ile korunmaktaydı. Transformatörün yaygınlaşması, şebekenin hızla büyümesi, iletim ihtiyacı doğması, mesafelerin uzaması, hatların, jeneratörlerin, motorların korunma ihtiyacı, koruma (özellikle de seçici koruma) işlevinin önemini doğurdu. 

Nostaljik bir elektrik ölçü aleti reklamı
                                        Görsel: 125 yıl öncesinden bir dergi reklamı 

Bugün sigorta dediğimiz, hat üzerinde zayıflatılmış bölge yaratma fikri 1847 yılına dayanır ve Fransız Breguet'ye atfedilir. Yıldırım düşen bir telgraf istasyonunda inceleme yapan Breguet, akıma maruz kalmış, görece ince kesitteki iletkenlerin yok olduğunu, kalınlarınsa daha az zarar gördüğünü rapor eder. Cihazların ve insanların korunması için farklı kesitte iletkenlerin -cihazdan uzakta bir yerde- ucu ucuna eklenmesini öneren bir makale yazar. Bu fikrin "fuse link" denen sigortanın öncüsü olduğu kabul edilir.  

Sigortadan çok sonra keşfedilen, yağlı devre kesicinin ilk örnekleri 1892'de yapılmıştır. O dönemde akım transformatörü var olmadığından, devrenin otomatik kesilmesi işi için tüm akımın üstünden geçtiği, bir gözetleme-değerlendirme düzeneği şarttı (doğrudan açma). Devre kesiciler kabul görüp yayıldıkça akımı sürekli gözetleyen, ihtiyaç doğduğunda devre kesiciyi tetikleyerek açtıracak düzenekler aranmaya başlandı. Gustav Benischke'nin 1898'de akım transformatörünü icat etmesi ile röleleri tetikletme işinde eksik parça tamamlanmış oluyordu. 1902 yılında Almanya'da tüm büyük firmalar bu tarz koruyucu cihazlar üretmeye başlamıştı. 

Sıcaklık Rölesi ve Bay Max Bucholz

Transformatörlerin daha kullanışlı olmaları için kısa süreli aşırı yüklenmelere dayanmaları bekleniyordu. Sargıların ve yalıtımın yüksek sıcaklıkta nasıl yaşlandığı, hangi sıcaklıkta kalıcı (geri dönülemez) bozulma olacağı, yağın ısıyı emme ve soğuma yeteneği, sargı sıcaklığının kazan dışından nasıl tahmin edilebileceği üzerine araştırmalar, 1930'larda yapıldı. Böylece bimetal ilk termal korumalar kullanıma girdi. Sargı sıcaklığının 115°C’yi geçmemesi için 80°C' de alarm; 90°C’ de açma eşikleri belirginleşti. 

O yıllarda örneğin fırtınalı bir havada açmış bir transformatörü yeniden devreye almak büyük riskti. Kapağı açıp sargıyı incelemek sahada olacak iş değildi. Devreye almak patlama ile sonuçlanabilirdi. Max Bucholz, Siemens fabrikasında incelediği hasarlı transformatörlerde, kısa devre arkının büyük ısısı ile yalıtımın yandığını ve gaz açığa çıktığını fark etti. Gazın varlığından erken aşamada haberdar olmak, onu alıp incelemek ve kazanı açmadan arızanın ölçeğini bulmaya dönük araştırmalar yaptı. 1910'dan beri kullanılmakta olan genleşme tanklı transformatörlerin parçalı yapısı gazı toplama işini kolaylaştırdı. 1921'de meşhur Bucholz rölesinin ilk patenti alınmıştır. Görselde 1927 yılından bir Bucholz rölesi görülebilir. Baştan itibaren iki şamandıralı bir yapı ile alarm ve trip aşamaları ayrılmıştır. Alman standardına, DIN 42566 kodu ile 1961 yılında girmiştir   

Bucholz Rölesi (1927)
                                 Görsel: 1927 yılından bir Bucholz (Buchholtz) rölesi 
Bucholz rölesi, alarm/açtırma emri vermek için akım, gerilim, güç vb. bir elektriksel büyüklükle ilgilenmeyen, mekanik olarak çalışan ilk röle olarak bilinmektedir. Birçok elektroteknik firması diferansiyel koruma, frekans koruma, jeneratör koruması, mesafe koruması vb. röleler ürettikçe bir tek tipleşme ihtiyacı doğdu.

ANSI KODLARI    

Aynı işi yapan farklı ürünlerin oluşu, dahası terimlerde çok seslilik, sahada operatörlere zorluk çıkarmakta idi. Ortak dil ihtiyaçtı. 1884'te kurulmuş AIEE (Amerikan Elektrik Mühendisleri Enstitüsü) 1928'de bu konuya el atmıştır. AIEE'nin 26 numaralı yayını, cihazların kontrol fonksiyonlarını (device function numbers), sabit numaralar vererek tanımlamıştır. 87- diferansiyel koruma, 50/51- aşırı akım korumaları, 79- tekrar kapama, 52- devre kesici vb. numaralar bu ilk yayında vardır. Bu numaraların bir kısmının 1924 tarihli bir General Electric tramvay trafo istasyonu dokümanından geldiği de bilinmektedir. 26 numaralı yayının daha çok elektrikli ulaşım temelli olduğu söylenebilir.

O yıllarda bu kodların işaret ettiği elektromekanik rölelerin "az gelişmiş" olduklarını düşünmek hata olur. Şöyle bir örnek açıklayıcı olabilir: 600 V bir tramvay kataner hattının devre kesicisi açtığında, açma sebebinin, yere düşmüş bir iletken değil de "agresif" bir vatmanın gaza fazla yüklenmesi olduğunu ayırt ederek, -yolcular homurdanmadan önce- kesiciye tekrar kapama (79) verdirecek kalitede röle düzenekleri kullanılmaktadır.         

AEG ve Siemens elektromekanik röleleri 
                        Görsel: AEG ve Siemens elektromekanik rölelerden örnekler

AIEE, 1963 yılı başından itibaren IEEE adını almıştır. 26 numaralı yayının mirasçısı IEEE'de C37.2 olarak korunmuş ve ihtiyaçlara göre geliştirilmiştir. Amerika kaynaklı olsada Avrupa ve tüm dünya bu kodları benimsemiş ve kullanmaya devam etmiştir. 

Bugün sahada kuvvetle benimsenmiş olduğunu gördüğümüz 50, 51, 87 gibi kodların kökeni, bir asrı aşan bu mühendislik mirasına dayanmakta. Merak eden olacaktır. Örneğin 1000 kVA ONAN genleşme tanklı bir transformatör için termostat, ANSI 23-26-49; Bucholz, ANSI 63-80 numaralarıyla örtüşür. Odanın ANSI ile ilgili dokümanı da okumaya devam edecekler için faydalı (seriye devam edeceğiz).  

125 yıl önce Johnson Controls dergi reklamı
                              Görsel: 125 yıl önce Johnson Controls dergi reklamı 
  

 *Many thanks to Mr. Walter Schossig

Kaynaklar: ELP  | PACW | AIEE 26:1930

Kaçak Elektrik Dosyası: Temelsiz Bir Dava Örneği

Şüpheli Dava, Kaçak Elektrik İddiası 

Her alanda liyakatsizlik, eğitim kalitesinde gerileme, iş yükü, emek sömürüsü, çürümüş düzen, adına ne derseniz deyin, adliyede açılan davalardan da etkileri görülebiliyor. Bir asliye hukuk mahkemesi için yazılmış aşağıdaki anonim rapor, 50 USD bile tutmayan bir bedel için nasıl dayanaksız bir davanın açılabildiğini göstermek için buraya alınmıştır. Böyle davalar adliyede iş yükünü büyütüyor. Davayı açan avukat otomatiğe mi bağlamış acaba dava dilekçesi yazma işini? Sahada tutulan her tutanak doğru gerekçe ile mi tutuluyor? Dağıtım şirketinin avukatlara verecek sınırsız bütçesi mi var? 

Merak edenler için buyurun okumaya.

Endekste Tutarsızlık Gerçek mi, İnsani Hata mı?"

**. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE

BİLİRKİŞİ RAPORU | tarih | Esas no202*/*** E. | Davacı ** Dağıtım A.Ş. |Davalı :  O** D**

Konusu: İtirazın iptali

İNCELEME KARARI

Sayın mahkemenizin ** tarihli dördüncü celsesinde, dosyanın bilirkişiye tevdii ile davalının davaya konu tutanaktaki sorumluluğu hakkında inceleme yapılmasına karar verilmiştir. İnceleme, dosya muhteviyatı üzerinden yapılmıştır.

1. OLAY ve DAVA

Davacı şirket, bir adet enerji faturasının tahsili için başlattığı icra takibinin devamı için işbu davayı açmıştır. Bu faturanın dayanağının bir kaçak enerji tespit tutanağı olduğu görülmüştür. Davaya konu mesken adresinde tanımlı, *** numaralı tesisat numarasında, ** seri numaralı LUNA marka sayaç bağlıdır. Davalının abonelik başlangıcı 01 Temmuz; bitişi 19 Temmuz 20**'dir. Davalı, dosyadaki yanıtlarında, adreste daha önce yapıldığı iddia edilen onlarca ihlalin ve biriken borcun *** ile ilişkili olduğunu, kendisi abone olmaya karar verdiğinde enerjinin kesik(mühürlü) ve aboneliğin kapalı olduğunu, geçmişten sorumlu tutulmayacağına güvenerek abone olduğunu beyan etmiştir.   


2. OLAY KORONOLOJİSİ

Olay                                                 Tarih                        Endeks
Önceki abone terki                        16.05.202*                 9146,474
Yeni abone tertibi                          01.07.202*                 Bilinmiyor
Mühürleme ve endeks tutanağı       14.07.202*             9379 veya 9579  
Kaçak tutanağı                              18.07.202*                 9489,732
 

3. TESPİT ve DEĞERLENDİRME

Davacı *** EDAŞ'ın, kaçak tahakkuk hesabını izah ettiği dosyadaki bir belgeden, aşağıdaki alıntı yapılmıştır;

......Tüketim noktasını 01.07.202* tarihinde O** D** nin devir alması sonucunda enerji açımına gidildiğinden daha önceden T toplam: 9146,474 kWh endekste kesik olan enerjinin açılmış olduğu ve T toplam: 9489,732 kWh endekse kadar kullanım yapıldığı tespiti ile tüketici mağdur edilmemiş enerji açımı yapılmıştır. Fakat kesim endeksi olan 9146,474 kWh endeks ile enerji devir açım esnasında tespit edilen 9489,732 kWh endeks arası 343,260 kWh yapılan tüketimin kime ait olduğu araştırılmış olup;
KÇ2210602 serili tespit föyü ile tüketimin O** D** tarafından yapıldığı tespit edilerek .........


Metinde özetle: "tahliye endeksi ile başlangıç endeksi arasındaki fark bulduk, bundan yeni abone sorumludur" denilmektedir. Bu dosyada tahliye endeksi belirli iken abone başlangıç endeksi belirsizdir.  Normalde ikisinin aynı endeks olması beklenir. 16/5 - 01/7 arasında (davanın sebebi bu karanlık bölgedir) tüketim olmuş mudur, oldu ise davalı  mı yapmıştır? Davacı, "komşuların beyanına" dayanarak davacıyı sorumlu tutmaktadır. 
Dağıtım şirketlerinin iş yoğunluğu nedeniyle bazen abonelerden, başlangıç endeksinin fotoğraf ile belgelenmesini istediği bilinmektedir. Bu olay öyle değildir. Başlangıç endeksi dosyada yoktur ama başlangıçtan iki hafta sonraya tarihlenen, dosyadaki ölçü kontrol ve sayaç mühürleme tutanağı -orijinal raporda görseli- verilmiştir. Kapalı ve mühürlü abonenin yeniden açılması sırasında düzenlenmesi beklenen bu belge, neden iki hafta geç tarihlidir? Yukarıdaki izahatta bu belgeye neden hiç değinilmemiştir? İzahta, abone terki ile kaçak tutanağı (18 Temmuz) arası dönem esas alınmaktadır oysa 14 Temmuz tarihli ziyarette alınan endeks, dağıtım şirketi açısından doğru ve geçerlidir. Öncesinde bir belirsizlik olsa bile 14-18 Temmuz arasında usulsüzlük iddiası dayanaksızdır.   


Yukarıda değinilen EDAŞ tahakkuk izahından alıntılanmış -orijinal raporda görseli var- görselde ikinci bir durum göze çarpmaktadır. 9489,732 endeksi kaçak tutanağındaki 18 Temmuz endeksi olduğu halde hatalı biçimde 03 Temmuz abone açım endeksi olarak kabul edilmektedir. Bu uygulama hatalıdır ve dosyadaki diğer bilgilerle çelişir. Çelişen iki belgenin görseli yukarıda verilmiştir. Ayrıca endeks geriye gitmeyeceğinden 14 Temmuz endeksi başlangıçtan küçük olamaz (9489 > 9379). 
14 Temmuz endeksi 9379 yerine 9579 kabul edilse bu kez de 18 Temmuz tarihli tutanaktaki endeks hatalıdır (9579 > 9489), zira endeks gerilemiş olur.

4. KANAAT VE SONUÇ

Davacı şirketin, usulünce abone olan davalının başlangıç endeksini belirlemekte ihmali olabileceği kanaati oluşmuştur. Davalının, abone olduktan sonra gelip enerjiyi kendisinin açtığı varsayılabilir. Bu doğru ise bile davacının bundan bir şikayeti dosyada yoktur. Zira 14 Temmuzda abone sayacı kontrol edilip mühürlenmiş, bir usulsüzlük tutanağı düzenlenmemiştir. Bundan dört gün sonra düzenlenen tutanakta ise sözleşmesiz enerji kullanıldığından bahis vardır oysa o tarihte geçerli sözleşme bulunmaktadır. Bu davanın varlığından anlaşılmaktadır ki tutanağın asıl meramı, karanlık bölgede kalan günlerdeki sözleşmesizliğe işaret etmektir. Tutanak davayla paralel değildir. Davanın ispatına katkı koyamaz. Bu sebeple dağıtım şirketinin EPTHY (Enerji Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği) uygulamasında özenli davranmadığı kanaati oluşmuştur. Davacı şirket güvenilir bir başlangıç endeksine ve makul tarihte bir ilk mühürleme tutanağına sahip değildir. Üstelik 14 Temmuzdaki mühürleme davalı için bir nevi "temiz kağıdıdır". 
Davacı, başlangıç endeksi ile tahliye endeksini eşit kabul ederek kaçak tutanağı yerine normal dönem faturası düzenleyecek olsa hem bedeli ödenmemiş bir enerjiden bahis olmayacak hem de muhtemelen abone buna itirazı bile düşünmeyecektir zira görece düşük miktar bir enerji harcanmıştır. Yapılması daha makul olan  budur. Oysa dağıtım şirketi, yukarıda anlatıldığı gibi işlem tertip etmekle hem işlemi açıklamakta zorlanmış hem de çelişkili hesaplar yapmıştır. 

Dosyada bulunan belgeler çerçevesinde davacının, EPTHY hükümleri doğrultusunda açık bir aykırılık ve usulsüzlük tespit ederek belgeleyemediği kanaatindeyiz. Başlangıç endeksi = tahliye endeksi kabulü ile normal dönem faturası düzenlemek yerine dayanağı açıklanamayan bir kaçak tutanağı düzenlemek hatalı işlemdir. Davalının davaya konu tutanakta sorumluluğu bulunmamaktadır.

Dört sayfadan ibaret bu rapor sayın mahkemenin takdirine sunulmuştur.                                                                          

*** Mühendisi     
Bilirkişi Sicili ***** 

Hermetik vs. Genleşme Tanklı Transformatör: Sahadan Haber Var

Genleşme Tanklı Transformatörler Terk mi Edildi? 

Orta gerilimden 400 V ‘a dönüşte kullandığımız ONAN transformatörlerde yıllardır majör değişim görmüyoruz. Üreticiler için neredeyse tek baskı, transformatör kayıplarını adım adım düşürmek oldu. Malzeme tercihinde alüminyum artık çoğu durumda bakıra tercih ediliyor. Dökme reçineli tipler yangın koruma gerekleriyle pazarda daha fazla yer buluyor.
Özellikle Türkiye’de, genleşme tanklı yağlı tipler artık çoğu üreticide “özel sipariş” kapsamına girdi. Böyle olması fiyat dengesini genleşme tanklı model aleyhine bozuyor.

Değerli meslektaş R. Bekdikhan, bu konudan şikayetlerini bir metin ile paylaşınca, zaten yazılmaya aday bu yazı tetiklendi. 40 yılı aşkın saha deneyimi olan meslektaşımız, hermetik tipin mucize gibi sunulmasından rahatsızdı. Genleşme tanklı modellerin sessiz sedasız gözden düşmesine bizim gibi o da anlam veremiyordu. Biz de iki yıl önce işletmeye aldığımız üç adet -1600 kVA- hermetik tipin, minimal düzeyde bile olsa neden yağ sızdırdığını düşünüyorduk. Genleşme tanklı yapmamış olmak hata mıydı? Bekdikhan, müellifi olduğu bir işte, EDAŞ'a kabul ettirmek için dil döktüğü genleşme tanklıyı, "temin zorluğu" vs. sebeplerle sahada hermetike döndüren yükleniciye şaşkındı. 

Yağlı Tipte Hermetik Tek Alternatif mi?

Dağıtım şirketleri (DŞ) kendi işlettikleri transformatörlerde hermetik tipi yeğliyorlar. DŞ ilintili siparişler, üreticiyi ürün gamında sadeleştirmeye itmemeli. Genleşme tanklı kullanmak yazılı olmasa da pratik bir zorlama haline gelmiş olabilir. Bunda başkentteki bürokrat sayın meslektaşların ve dağıtım şirketlerinin rolü büyük. 

Genç bir meslektaşa sorsak, “genleşme tanklı kullansam bunun geçici kabulünde sorun çıkar” diyecektir. Evet işletmeye alım sonrası, kısa ya da uzun vadede dağıtım şirketine devir yapılacaksa, dağıtım şirketi “TR altından(!) yapılmış olacaktır” dese buna uymak zorundasınız. O şirketler kendi iç işleyişlerinde “bakımsız” modeli doğru bulmuş olabilir ama sizin kendi tesisinizde, dökme reçineli tip TR kullanma seçiminiz nasıl kimseyi ilgilendirmez ise genleşmeli modele de itiraz edilemez. 

Neden hermetik defacto tek seçenek oldu? Dağıtım şirketinden bağlantı görüşü istediğinizde verilen matbu belgedeki kapalı ifadeler, kısmen buna sebep olmakta. Şu şartlar gerçek bir bağlantı görüşünden alıntılanmıştır.

Özel Şartlar: Tesis edeceğiniz MBK içindeki transformatör hermetik tipte ve plug-in olacaktır (21. maddeden direk tipi transformatör tesis edilmesi halinde hermetik tip olacaktır). 

Meslektaşlar bilirler, meşhur(!) 21. madde, hızla enerji ve şebeke tesisi gereken yerlerde paranın, enerjiye muhtaç olan tarafça baştan harcanıp sonradan mahsuplaşmayı içeren bir çözümdür. Yukarıdaki alıntıda ne dendiği meçhuldür. Bunu okuyan meslektaş risk alıp genleşme tanklı sipariş açamaz [1].

Burada tekrar vurgulamak gerekir, kendi tesisleriniz için projede, gazlı, hava yalıtımlı, kesicili, sigortalı hücre; hermetik, atmosferik transformatör; AG tarafta MCCB, ACB veya NH, ne kullanılacağı müellifin kararıdır. TEDAŞ veya dağıtım şirketleri hermetik transformatör şartı dayatamaz(*)

Diğer yanda üreticiler tarafından olayın nasıl göründüğünü, genleşmeli tipten kaçışın bilmediğimiz sebeplerini öğrenecek olursak buradan paylaşırız.

Çalışma Şekilleri? Dezavantaj Var mı?

Atmosferik model desek çok da yanlış olmayacak olan genleşmelilerde, transformatör nefes alır-verir, bunun sebebi sıcaklıkla hacmi bariz biçimde değişen yalıtkan yağın, ana tank ve üst depo arasındaki hareketidir. Hermetik tipin avantajı olarak görünen detay, neme maruz kalmayış, yağ seviyesinin takip edilmesine gerek olmaması ve kurutucu bakımından vazgeçmektir. Genleşmelide dielektrik seviyenin düşme endişesi yaşanmasın diye alınan nefes (hava), bir kurutucudan geçirilerek tanka girer. 

Tekel haline gelen hermetiğin (hermetically sealed) sahada dezavantajları olabilir mi? “Sevgili hermetik” bazen neden mutsuz ediyor? 

Hermetikte tank, “dalga duvar” (corrugated wall) denen bir yöntemle, toplam hacmi değişken olacak tarzda üretilir[2]. Tank tamamen sızdırmazdır, hacim değişimlerini, gövdeden dışarı çıkık, içine yağ dolan odacıklar sönümler. Görsel örneklerle dalga duvardan bahsederek az bilinen yapıyı tanıtmak faydalı olacaktır. Üretim, sac bobinlerin aşağıdaki gibi kıvrılarak boşluklu yapıya kavuşması ve kaynaklanması ile yapılır. 

Rulo sacdan dalga duvara
Final ürün alttaki gibi olmaktadır. Her dilimin orta kısmında bir ya da daha fazla boşluksuz, çökertilmiş (emboss) bölüm bulunabilir. Bu kısımlar hem saca mukavemet vermek hem de sacın içe-dışa hareketlerine kılavuzluk etmek için yapılır. Alt görselde emboss kısmın genişliği EW ile işaretlenmiştir. Sayfa sonundaki görselde ise dilimlerin kazana eklenmiş hali görülmektedir.  
Kaynaklı dalga duvar
Dalga duvarda "emboss" detayı

Açıktır ki iç basınç görece daha yüksektir ve contalarda zorlanma oluşur. Deneyimlerimiz göstermektedir ki bazı markaların bazı serilerinde 3-5 yıl içerisinde contalardan sızıntı başlayabilmektedir. Daha nadir de olsa üretimdeki kaynak hataları sızıntı sebebi olabilir. Bekdikhan Hocamız conta kalitesinden başka metal sac kalitesini de tartışmaya açarak, genleşen duvar sacının, büzüşme ile eski formuna dönemediğini bunun da tankın üstünde yağsız bölge oluşturduğunu, durumun izolatör içinde veya komütatörde arızaya kadar gidebildiğini öne sürmektedir. Hermetik tip koruma rölesi de gayri faal ise hasar, kesinti ve üretim kaybı kaçınılmaz olacaktır.  

Söz Verilenler – Sahada Yaşananlar

Hermetik modellerin öne çıkarılan avantajları şunlardır; Daha uzun ömür, daha az bakım, güvenilirlik, çevreye saygı, düşük maliyet. Yukarıda değinilen sorunlar yaşanıyorsa, yağ sızıp damlıyorsa, edinim maliyeti dışında bütün artılar boşa düşer. Üreticiler, bu tiplerin basınç dengesinin sahada ayarlanamayacağını, sızdırmazlığı bozulan ürünün fabrikaya dönmesi gerekeceğini söyler. Yedek transformatörü olmayan bir işletme için bu kâbus olur.

Sahada, yağ tretmanı[3] yapılmış veya tretmana dahi gerek duyulmamış, 40 yaşında transformatörleri çalışır halde sık sık gördüğümüze göre emektar genleşme tanklınıza gidip sarılmamak işten bile değil öyle değil mi?

Genleşmelide Bakım Zor mu?

Genleşme tanklı transformatörünüzü ayda birkaç kez kontrol eden bir mühendis sorumlunuz varsa, yağ seviyesi, sızıntı, sıcaklık, kurutucu, ark vs. kontrolleri zaten yapılır. Kendi personelinizin de haftada bir gözle kontrol yapması yerinde olur. Kurutucu[4] faal olduğu sürece yağın dielektrik seviyesi düşmez, yine de -her sene olmasa da- içiniz rahat olsun diye yağ numunesi alınarak delinme testine gönderebilirsiniz (numune alınması özel bir işlemdir, hatalı numune düşük sonuç verebilir). Hermetik de seviye ve sıcaklık rölesini meslektaşlar rutin kontrol etmektedir. “Bakımsızlık” iddiası bu gözle bakıldığında tartışmalıdır. Hiçbir transformatör kilitli kapılar ardına atılıp unutulamaz.

Sonsöz 

Hermetik için iddia edilen avantajların sahada tam tersine dönebildiği, transformatörün sökülüp fabrikaya gönderilmesine kadar varan durumların yaşanabileceği inkâr edilemez. Tasarımdan conta, sac, işçilik kalitesine değin uzanan aşamalar, sonucu mutlaka etkiler. Soruna çok az rastlanan veya hiç rastlanmayan markalar vardır. 

Genleşme tanklı modellerin kolayca terk edilmesi mühendislik açısından tartışmalıdır. Kötü örnekler, genleşme tanklı emektardan neden kolay vazgeçtiğimizi sorgulamayı gerektirmiştir. 

(*) MYD şartnameleri kimi bağlar? Yazıyı okumak için tıklayınız.  

Hermetik transaformatör kazanı


[1] Buna benzer biçimde meslektaşlar her tesiste “sıfır km” ürün kullanmanın şart olduğunu düşünmektedir. “Ben dev firmayım neden A şehrinde boşa çıkan transformatörümü götürüp B’ye kurmayayım?” Enerji verimliliği gereklilikleri dışında sağlam ürün neden hurda olsun ki? Bu konuda baskı unsuru olmuş olacak ki bir duyuru ile şartlar esnetilmişti ama uygulamada, kabulde zorluk çıkıyor mu bilmek güç. 

[2] Hermetik (tam kapalı) transformatörlerde, dalga duvarlıdan (dilimli kazanlı) başka, azot takviyeli ve kauçuk diyaframlı olarak toplam üç üretim yöntemi vardır.

[3] Tretman, transformatör yağının sahada işlemden geçirilip yeniden yerine doldurulmasıdır, yağın delinme gerilimi kritik seviyeye düştüğünde yapılır.

[4] Kurutucu, nemi alındıktan sonra tekrar kullanılabilen bir maddedendir (silika).