Konkordato Nedir? Mitler ve Gerçekler
Konkordato, zora düşmüş ya da düşmesi olası şirketlerin (ve şirket ortaklarının) hukuk yoluyla borç ödemelerine ara vermesi, bunun getireceği rahatlama ile -ana faaliyetini de sürdürerek- düştüğü zor durumdan kurtulmayı denemesidir. Çeşitleri olsa da aşağıda anlatılanlar en yaygın kullanılan “adi konkordato” üzerinedir.
Konkordato bir vaattir, beyandır. Zora düşen şirketin, adi alacaklılarına[1] ve mahkemeye, hayalini, krizden kurtulma projesini satabilme ihtimalidir. Hayalin ütopik olup olmadığını önce komiserler ve yargıç değerlendirir, onlar izin verirse bu kez de adi alacaklılar bu hayali oylarlar. Evet “seçmenler” için ortam ve oy pusulaları hazırlanır.
Bu metni hukuki atıflarla ağırlaştırmadan sürdürmeyi deneyelim. Medyada, haberlerde manşetler şöyledir, bilirsiniz. “Yeni konkordato dalgası!”, “Patronlar işin kolayını buldu!”, “Mahkemeler konkordato dağıtıyor”. Manşetlerden ve ütopyadan konuya giriş yapabiliriz.
Patron Samimi mi?
Borçlu şirketin, alacaklılarına konkordato dava dosyasında açıkladığı vaadin ütopik olup olmadığına karar vermek için bazen en az üç ay geçmek zorundadır. Nitelikli bir komiser kurulu, üç ayın bitmesini beklemeden de (mesela 20 gün içinde) mealen, “bu ütopyadır” diyerek süreci bitirtebilir. Alacaklıların hakkını korumak böyle olur. Ortada uygulanabilir bir konkordato projesi yoksa alacaklıları oyalamanın, borçluya hakketmediği ekstra vadeyi vermenin gerekçesi olamaz. Borçlunun iyi niyeti, samimiyeti, kurtulma iradesi konkordato sürecinde ana omurgadır, yoksa yürümez.
Mahkemeler konkordato dağıtmaz! Mahkeme, dava açma şartlarını sağlamış bir dosyada üç ay geçici süreyi (mühlet) gecikmeksizin vermek durumundadır. Hemen komiser(ler) atanır ve ilk işlem aşamalarından sonra komiserler şirketle ilgili intibalarını oluşturmaya başlar. İşletmeyi, varsa şubelerini, depolarını gezerler. Borçlu iyi niyetli midir? Sunulan defterler, bilançolar, stoklar, varlıklar, kayıtlar ne anlatmaktadır? Stoklar, varlıklar vs. değerli midir? Borçlu deyim yerindeyse, “çalıdan keçi yünü toplayıp eğirip satacak” bir ütopik hikâye anlatıyor olabilir mi?
Şirket sahipleri eğer yanlış bilgilenip, yönlendirilmedilerse, konkordatoyu iyi anladılarsa son çare olarak bu yola giderler, zira çetin bir süreçtir. Borçlu şirket, faaliyetini bitirip iflas ederse adi alacaklılar ne tahsil edebilecek; konkordato başarıya ulaşırsa ne tahsil edecek? Yanıt aranan soru budur! Köprüden önce son çıkış! Evet konkordato dosyasındaki “hayal projesi” bunu ispata çalışmak zorundadır. Patron şunu ilan eder. Örneğin: “Sayın mahkeme, 100 TL borcum var, zordayım, iflas etsem borcumun 30’unu ancak öderim çünkü iflasta elimdekiler ucuza gidecek. Bana fırsat verilirse, -örneğin- iki yıl içinde 100 TL’yi öderim, kimseye farklı muamele etmem, hatta borcun üzerine artırım da yapabilirim”. Evet bu vaat konkordatonun özüdür. Başarılabilir mi? İlk üç ay içinde değerlendirecek olanlar komiserler; karara bağlayacak olan da mahkemedir, yargıçtır.
Daha iyi anlaşılması için iyi niyetli bir şirket sahibinin ağzından senaryo bir vaka anlatalım: “Hızlı büyüdük, bir ara siparişler yetişmiyordu ama aynı gemideyiz malum, memlekette işler daraldı. Stokta mal var ama sipariş gelmiyor, şu biten büyük işin çeklerini tahsil edemedik. Etkisi çok büyük oldu. Kredi limitlerimiz doldu. Personel de azalttık ama bu gidişle yıl sonuna kalmadan kilidi vururuz.”
Patron iyi niyetli ise şirketin içini boşaltmayı denemez. İyi niyet elbette soyuttur, komiser ve yargıç niyetle, beyanla değil, bilanço ile ikna olur. Maksat gemiyi yüzdürmek, borç ödemek ise işini bilen hukuki ve mali danışmanlarla konkordato hazırlığına başlanır. Mali danışman işinin eri ise varsa patronun mal kaçırma teşebbüsleri, engel olur. Onu doğru bilgilendirir, varsa likit kaynağı, şirkete geri getirmesini ve konkordato gibi masraflı ve zahmetli bir “maceraya” girmemesini öğütler.
Hazırlık Süreci: Makul Güvence Raporu ve Kurtuluş Planı
Dava açma kararı verildi ise “makul güvence raporu” adlı bağımsız denetim çıktısını almak en kritik aşamadır. Yola girdikten sonra hazırlıkları gizli yürütmek önemlidir. Kimse şirketinin zora düştüğünün bilinmesini istemez. Tedarikçiler ürkütülmemelidir. Hazırlıklar yarıda kalabilir. Örneğin güvence raporu alınamayabilir.
Şirket, konkordato davasını hasımsız olarak açar, şirkete kefil olmuş ortaklar varsa (ki vardır) onların da davaya dahil olması neredeyse bir kuraldır. Davayı açmayı planladığınız tarihte 90 günden eski olmayacak biçimde, dönemsel bilançonuz titizlikle hazırlanır. Hesapların “sadeleştirilmesi” faydalıdır. Bu ara bilanço ile bağımsız denetime başvurarak makul güvence raporu almayı beklersiniz. Bir aya kadar sürebilir. Bağımsız denetim kuruluşlarının son dönemde suistimallerden ağır cezalar aldıkları, her şirkete rapor vermeyebileceklerini unutmamak gerekir. Makul güvenceyi alırsanız bu sizin bilançonuzun doğru olduğuna mahkemeyi inandırmak için bir delildir. Avukatınız bu arada, varlıklarınızın, borçlarınızın, alacaklarınızın listesini hazırlar. Rehinli (araç) ve ipotekli (gayrimenkul) alacaklılar farklı liste yapılır.
Mali danışman patronla bir araya gelerek gerçekçi bir kurtulma projesi üzerine kafa yorar. Likidite bulma yolları, sermaye artışı, yeni ortak almak, yeni ve karlı işler almak vs. nakit üretecek yollar aranır. Buradan ve asıl faaliyetlerden elde edilecek kazanç ile adi alacaklıların ikna edilebileceği bir ödeme planı üzerinde çalışılır. Bu plan, enflasyonist ortamda belki 2-3 yıl sonra hesabını kapatacak olan alacaklıların beklentilerini karşılamalıdır. Bu plan, vadeli olarak tüm borcu, gecikmeli, belki artırımlı olarak, kimseye ayrıcalık yapmadan ödemeyi vaat eder. Bu iyi senaryoyla kıyaslanmak üzere; şirketin iyileşememesi, iflasının açılması halinde, alacaklıların -kötü senaryoda- eline geçebilecek miktarın projeksiyonu yapılır. Davada işler yolunda giderse, adi alacaklıların iyi senaryoyu kabul edip etmediklerini oylayacakları bilinmelidir. Senaryoda değişiklikler yapmaya dava boyunca imkân tanınabilir. Bu imkân vardır ama ilk senaryonuzun da ayakları sağlam basmalı ve komiserleri ikna etmelidir.
Adi konkordatonun devam eden süreçlerini yazarak okuyucu ilgisinin azalacağını varsayarak niş birkaç konuya değinerek ilerleyeceğiz. Değindiğimiz gibi kötü niyetli ortakların varlığı, beraberinde kredilerin anlamsız kullanımı, mülk satışı, araç satışı gibi “ön ayarlamaları” gündeme getirir. Komiserler bunları fark edip süreci bitirebilirler.
Az Bilinen Önemli Detaylar
Leasing sözleşmeleri konkordatodan etkilenmez, "leased" ekipman işletme devamlılığı için kritik ise borçları ödenmelidir. Komiserler bu ödemeye engel olmazlar ancak ödememek daha makul ise "leased" ekipman, borcu ödenmediğinden geri alınır.
Şirketin bankalarda takasa verilmiş, vadesini bekleyen, çek şeklinde aktifleri olabilir. Takastaki banka aynı zamanda alacaklılardan biri ise bunları vadesinde mahsup eder ve şirkete nakit girişine engel olur. Bu, yasaya aykırı olsa da mahkeme, konkordato içinde dahi buna engel olamayabilir.
Adi konkordato alan şirketin davadan sonraki borçlarını ödemesine engel yoktur. Hatta ödememesi sorun olur. Alacaklıların baskısından sıyrılan şirket eski veya yeni tedarikçileri ile "beyaz bir sayfa" açıp faaliyetini iyileştirerek sürdürmeli, mahkemeye komiserlerin sunduğu raporlarda "iyileşme" görünür olmalıdır.
Konkordato davası mahkemece reddedilecek olursa yargıç, komiserlerden şirketin borca batıklık durumu hakkında rapor ister. Şirket malen borca batıksa mahkeme şirketin iflasına karar vermek zorundadır. Dava reddolmadan önce, şirket davadan feragat edecek olsa dahi borca batıklık sorgulanır ve dava iflasla sonuçlanabilir.
Adi konkordato, adı üstünde elinde rehin, ipotek güvencesi olmayan alacaklılara (daha çok çek alacaklıları) önerilecek proje ile vücut bulur. Böyle olunca büyük oranda karşılıksız çek davası ile karşılaşmaktan kaçınanlarca tercih edilir. Aynı mantıkla, alacaklılarının ekserisi banka olan şirketler için bu yola girmek anlamsız olabilir.
İyileşme emaresi göstermeyen şirketin davası komiserlerin raporu ile mahkemece her aşamada durdurulabilir. Burada komiserlerin “çıkar çatışması” tartışma konusudur. Özellikle banka alacaklıların iddiası: komiserlerin ücret almayı sürdürmek için kötü şirketlere tahammül ettikleri, alacaklıları mağdur ettikleri yönündedir. Bunun çözümü için geçici mühlet bitiminde komiserlerin değiştirilmesi önerilmektedir. Gerçekten adi konkordatoda komiserlerin rolü ve sorumlulukları çok büyüktür. Tarafsız, işinin ehli, davaya zaman ayırabilecek komiser kurulu tercih sebebidir.
Komiser kurulu, bir mali müşavir, bir hukukçu ve şirketin iştigal alanından bir uzman ile teşekkül edebilir (misal, konaklama firması için turizm işletmeciliğine vakıf bir komiser). Komiserler süreçte, değerleme uzmanları gibi farklı alanlardan bilirkişilere görevlendirme yapabilirler.
Konkordato, kurtuluş vaadidir ama mucize değildir. Kurtuluşun yolu, bilanço dürüstlüğünden ve iyi niyetten geçer. Mahkeme, komiser, alacaklılar üçgeninde doğru bir proje sunabilen şirket için konkordato sadece bir yargı prosedürü değil, ikinci bir şanstır.”
Adi konkordato yoluna girmek zorunda hisseden okuyucular danışmanlık almak için e-posta ile ulaşabilirler.
[1] Kanun şirket alacaklılarını üçe ayırmıştır: İmtiyazlı alacaklılar (kamu ve işçiler), elinde rehin ve ipotek güvencesi olan alacaklılar, diğer çek-senet veya açık hesap alacaklıları (adi alacaklılar).











