Hâkimler ve Tevazu

Bilineceği üzere adli yargıda ilk derece mahkemelerimiz hukuk ve ceza mahkemeleri olarak ayrışıyor. Bunların üzerinde ara derece mahkeme olarak bölge istinaf ve Ankara'da, üst mahkeme Yargıtay bulunmakta. Hukuk mahkemelerinde (asliye hukuk, sulh hukuk) iki tarafta da şahıs(lar) veya şirket(ler); ceza mahkemelerinde ise bir tarafta savcının temsil ettiği devlet bulunmaktadır. Savcı karşıdaki şahsın cezai yaptırıma uğramasını ister, şahıs kendini savunur. Tüzel kişilerin kusuru olası ise kurum yöneticisi sanık olarak yargılanır. 

Biz teknik bilirkişilere hukuk ve ceza yargısı alanlarının ikisinde de (cezada iş kazaları, imara aykırılıklar, teknik hırsızlıklar gibi konularda) görev verilebilir. Hukuk davalarında bilirkişinin ödemesi tarafların bütçesinden yapılır, cezada ise kamu bütçesinden. Bütçenin uygunluk durumuna göre cezada rapor ödemeleriniz sarkabilir. Hukuk davalarında bilirkişi ödemesi rapor öncesinde taraflarca hazır edildiğinden rapor teslimi sonrasında ödeme hızlıca alınabilir. Rapor sürecinde ek harcama olursa, belirlenen ücrette hâkim tarafından artırım oldu ise veya heyete ilave bilirkişi dahil oldu ise masraf avansı eksik kalarak ödemeleri aksatabilir. Şurada anlattığım olayda böyle olmuştu, muhalefet şerhi yazdığım için en sona ben kalmıştım ve kalan avans, ücretime yetmemişti. Raporum tarafın da hoşuna gitmediği için sonraki celseye kadar yedi ay tahsil edemedim emeğimi.   

Nadir gelen ceza mahkemesi görevlerimden birinde yaşadıklarımı paylaşmak esas niyetim. Bir elektrik hırsızlığı (karşılıksız yararlanma) davasında, -abone- ev sahibinin cezalandırılması isteniyordu, ama ev kiradaydı. Bu davalarda savcılık aşamasında, şüpheli tüketiciye/kullanıcıya bir fırsat verilerek, dağıtım veya tedarik şirketinin kaybının giderilmesi için ödemesi gereken bedel bildiriliyor. Tahsilat olursa savcı dava açmıyor. Bu dava açılmıştı, benden rapor istendi. Müştekinin karşılıksız yararlanmadan uğradığı zararın (vergiler dahil cezalar hariç) hesabı isteniyordu. Raporlayıp teslim ettim. Dosyayı iade ederken hâkim, rapor üzerine şifahi açıklama istemiş, odasına girdim. İki sayfalık basit bir rapordu. Hâkim, finalde kesin biçimde ifadem olmamasından rahatsız olmuş. En sonda "SONUÇ" başlığını kullanmam gerekirmiş, kanaat belirtemezmişim. Bir de dosyada, "önemli bir belge görülemediği için o konuda değerlendirme yapılamadığını" yazmam da alışık olduğu bir durum değilmiş. 

Adalete yardımcı olmak için varız. Dosyaya bir belge girdiğinde karar, 180 derece değişiyorsa o belge getirilmelidir (ceza ve hukuk davaları arasında önemli fark var dikkat!). Müşteki şirket, tüketici tahakkukunu mevzuata uygun yapmalıdır. Dosyada hesabın detayı yoktu (Bunu, raporum öncesi bir ön yazıyla bildirmeye fırsatım olmadı, kabul ediyorum). 

Hâkimin tavrını çok yadırgadım. Sanki dosya öyle mükemmeldi ki ben okuyup, şüpheli -yaptı ise- hırsızlığı gözümün önünde yapmışçasına olayı çözmeliydim. Çözemiyorsam işi bilmiyordum. Şurada anlatmıştım ya, bizler müneccimiz(!).

Tamamlanmasını istediğim evrakı yargıca izah ettim. Dosyaya girerse ek rapor verebileceğimi söyledim. Acele ediyordu, kararını hızlıca vermek istiyordu. Bana "sizin ne düşündüğünüzün önemi yok" bile dedi. Bilirkişinin ne düşündüğünün önemi yoksa, her şeyi biliyorsan niye rapor alırsın? 

Hâkim beni daha sonra duruşmaya da çağırttı, gittim, ek belge getirtilmemişti. Bir de duruşmada beyanımı alıp celse tutanağına yazdırttı. Doğru belgenin getirtilmesi için açıklama yaparak yardımcı olabileceğimi söyledim. Günler sonra kâtip aradı. Bir belge istemişler gelmiş, "iş görür mü bir baksanız" dedi. Kaleme 4. kez gittim. Gelen belge faydasızdı. "Yazışmada yardımcı olabilirdim, yardım istemediniz" dedim, kâtip kem küm etti. Ek raporumda belgenin iş görmediğini bildirip mevzuattan alıntılar ekledim. Neyse ki UYAP'tan yolladım, adliyeye kadar yorulmadım.

Hâkimlerin üstten bakan tavrına alışmak imkansız, avukatlar daha şerbetlidir belki bunda. Acaba hep düşük profilli bilirkişiler ile mi çalıştılar yoksa mesleki bir "defo" mudur? Davaya teknik olarak yardımcı olacak kanuni desteğine, "ne düşündüğünün önemi yok" nasıl denir? İletişim her şeyin üstündedir. Dilinden anladığınız, anlaştığınız bilirkişi, sizin hedef süreleri tutturmanızda en etkili yardımcıdır. O memurunuz değildir köleniz de? Anayasa'da angarya yasaklanmıştır. Bilirkişinin emeğini hakkıyla ve zamanında ödemelisiniz. Bunu yapmazsanız, hazır heyet raporu önüne imza için koyulsun diye bekleyen, korkuluktan farkı olmayan, en son mesleki çalışmasını 20-25 yıl önce yapmış, reddiyatı dışında hiçbir şeyi önemsemeyen, her yere imzasını atan bilirkişiler ile "mesud" olursunuz.