Periyodik Kontrollerde Önemli Konular

Elektrik işiyle uğraşanların "başının belası" mıdır toprak? Bazen evet, periyodik kontrol döneminde, şirketin kalite veya iş (işçi) sağlığı ve güvenliği departmanına verilecek dosyayı, uygunsuzluklar giderilmiş biçimde hazırlamak zahmetlidir. Tesisat güvenliğini doğrulayan yıllık testleri yapmak/yaptırmak “can sıkıcı” olabilir ama hayat kurtarır.

Zorunlu periyodik kontrolleri düzenleyen, tam adıyla İş Ekipmanlarının Kullanımında Sağlık ve Güvenlik Şartları Yönetmeliği, ilk bakışta basınçlı kaplar ve vinç türü ekipmanın denetimini hedefliyor gibi görülebilir. Ancak 2.3 Tesisatlar diye bir bölümü vardır ki çok sayfa tutmaz ama buzdağının büyük kısmı satır aralarına atıflar ile enjekte edilmiştir. Zaten başa çıkmakta zorlanılan güvenlik şartlarının sağlanması konularına, bir de bu mevzuatın atıf yapması işleri kolaylaştırmamıştır. Piyasada yanlış bilinenler yine öyle bilinmeye devam eder. Esaslı (nitelikli) denetimler zaten olmadığından, bir tesiste yıllık rutin raporlarda sorunlar varsa bir kaza olup işe hukuk karışıncaya dek o sorun fark edilmez.

“Rutin raporlarda sorun” derken neyi anlamalıyız? Rapor hem doğru amaca hizmet edecek şekilde istenmemiş hem de “ehil ellerde” hazırlanmamış olabilir veya iyi kötü hazırlanmışsa da bu kez muhataplarınca ciddiye alınmamış olabilir.

Yönetmelik, açıkça “denetim metodunun” ne olduğunun raporda yazılmasını ister. Kullanılacak metot, denetimin hedefine bağlı olarak seçilir. Denetimle neyin hedeflendiğine ve hangi yöntem ile doğrulama yapılacağına işletme sahibiyle beraber karar verilmelidir. İşletme sahibi, başından olay geçti ise tehlikenin nerede olduğunu biliyor olabilir, tecrübeli bir teknik danışman veya bizzat denetimci, riskleri sahada görüp kapsama alabilir. En kötüsü, sadece mevzuata uyalım diye bilinçsizce para harcamaktır.

Raporlarla ulaşılmaya çalışılan elektriksel güvenlik hedeflerinden bazıları şunlar olabilir.

1.      Dolaylı temasa karşı koruma
2.      Cihaz gövdelerinde toprak sürekliliği (PE bağlı mı?)
3.      Hata akımı ile koruma aygıtı (RCD) fonksiyon testleri
4.      Doğrudan temas dahil gözle tesisat kontrolü
5.      Yıldırım koruma sistemi
6.      Orta gerilim tesislerinde dokunma ve adım gerilimi kontrolleri
7.      Termal görüntülemeler

Meslek odası EMO’nun ücret tanımlarını inceleyerek ilerlersek hata yapmaktan uzak kalabiliriz. EMO, üyelerinin hangi denetimleri hangi metotlar ile yapacağını biliyor olmalıdır. Öyle ki hizmetin makul bedelini de bilebilsin. www.emo.org.tr adresinden erişilen denetim hizmetleri en az ücret tanımlarından bazıları şöyledir;

a) Alçak gerilim tesisat denetim bedeli (gözle kontrol) (500 m2’ye kadar baz ücret aşan kısım için m2 başına birim fiyat)

b) Yüksek gerilim ve alçak gerilim için farklı olmak üzere, toprak geçiş, çevrim empedansı, süreklilik ölçüm bedeli (3 ölçüme kadar baz ücret aşan kısım için ölçüm başına bedel)

c) Enerji analizi veya harmonik ölçümü (transformatör başına bedel)

d) Artık akım anahtarı (RCD) test bedeli (3 adede kadar baz ücret aşan kısım için ölçüm başına bedel)

e) Aydınlatma seviyesi ölçümü (3 ölçüme kadar baz ücret aşan kısım için ölçüm başına bedel)

f) Yıldırımdan korunma tesisat kontrol bedeli (tesisat başına bedel)

g) Termal kamera ile kontrol (3 ölçüme kadar baz ücret aşan kısım için ölçüm başına bedel)

Yukarıdaki iki liste ilişkilendirildiğinde 1/b; 2/b; 3/d; 4/a; 5/f; 6/b; 7/g olarak eşlenir. Dikkat çekici olan 1,2 ve 6. maddelerin bedelleri aynı satırda ücretlendirilmiştir (İdeal durum değildir, daha sonra inceleme konusu yapılacaktır).

iş ekipmanlarının periyodik kontrolü
 Süreç

Bir tesiste kalite departmanında çalıştığınızı varsayalım, yıllık periyodik denetim yapılacak, ilk olarak -varsa- geçen yılın raporlarını, bütçesini inceleyerek işe başlayabilirsiniz. Peki geçen yıl eksik kalan bir şeyler var mıydı (raporlanan tüm uygunsuzlukları giderilmiş kabul edelim)? Denetim hizmeti aldığınız işletme, her yıl aynı içerikle “kopya” raporlar sunuyor ve rafta kapağı açılmadan öylece saklanıyor olabilir mi? Mümkün.

Yenilenecek raporlar için teklif toplanacaktır. Aday firmalara hangi ipuçlarını (şartname) vererek fiyat isteyeceksiniz? Bu soruya yanıt için yukarıdaki EMO listesi iş görecektir. Teknik birimden yardım isteyerek hangi denetim tipinde kaç adet işlem olacağını yaklaşık belirlersiniz. Yapmayı atladığınız denetim olabilir mi, varsa bilerek -ihtiyaç olmadığı için- mi atlanmış, öğrenirsiniz. Bazı tesislerde tüm elektrik panoları yerine rastgele seçilmiş az sayıda panoda denetim yaptırılır, eğer öyleyse bu riski alır mısınız? Kalite departmanı, teknik departman ve de yönetimin oluru olmaksızın denetim kapsamının daraltılması düşünülemez. Kararlar birlikte alınmalı ve kapsamın ne olduğunu tüm ilgililer bilmelidir. Denetlediğimiz bir tesiste, misafirleri (küçük çocuklar da dahil) riske atabilecek olan çevre aydınlatma armatürleri, toprak hata rölesi (RCD) ile korunmuyordu. Hiçbir yönetici bunu öğrendiğinde kayıtsız kalamaz. Kalacak olan varsa da departmanlar yazıyla ilgilisine sorumluluğu bildirip paylaşmalıdır.

Kapsamı, ihtiyacınız kadar genişletip adaylardan teklif istersiniz, teklifle birlikte anonim (ismi gizlenmiş) örnek raporlar istemeniz çok yerinde olur. Örnekleri kıyaslayıp adaylara sorular sorarsınız. Aşırı düşük teklifleri sorgulamalısınız. Adayların kalitesine göre bire üçe kadar fiyat farkı oluşması doğaldır (en düşük teklif sahibine işi verip rapor klasörünü dolaptaki yerine koymak için sabırsızlananlar, bu yazı size göre değil). İşi alan firma yeni mezun gençlerle çalışıp maliyetini düşürmek isteyebilir, ne tezattır ki denetim işinde de tecrübe şarttır. On yıllık yetkin bir mühendisle bir yıllık olanın sahadaki tespitleri aynı olamaz. Toy bir teknik personeli, hiç bilmediği sahaya sürmek tehlikeli dahi olabilir. Denetim yapan(lar)a eşlik eden personeliniz yetkin olmalıdır. Bu sayede bazı uygunsuzlukları minik müdahaleler ile anında gidermek olasıdır. Nihai rapordan önce ara rapor vermelerini istemelisiniz. Böylece uygunsuzlukları gidermek için daha çok zamanınız olacaktır. RCD testi gibi denetimlerde enerji kesintisi oluşacağından işletmeniz aksayabilir, denetimin saati ona göre ayarlanmalıdır. Denetimci testi gece yapmak zorunda kalıp ek ücret isteyebilir.

Bu yazının amacı, tesislerde gözlenen uygulama hatalarına değinerek farkındalığı arttırmaktır. Fazla uzayacağından, her biri birer yazı konusu olabilecek maddeleri bir cümle ile geçip asıl hedefe ulaşmaya çalışalım. Orta gerilim tesislerinde dokunma/adım gerilimi, potansiyel sürüklenmesi konusu empedans ve kesici açtırma süresi beraber değerlendirilir ancak ihmal edilip dağıtım şirketinin korumasına bırakıldığı olabilir (6). Yıldırım koruma, çoğu tesiste, EN 62305 çöpe atılıp birkaç adet “şemsiye” aktif paratoner ile “çözülmüş gibi” yapılmıştır ve raporlayanlar bunu gördüğü halde suya sabuna dokunmaz (5). Tesisat kontrolü (4) diye panolardaki şalt ekipmanının özetini çıkarıp size verebilirler ya da barada hiç yük yokken termal fotoğraflar (7) çekip “her şey yolunda” diyebilirler, müsterih(!) olursunuz. Elektrikçiniz, RCD sık sık açtırıyor diye buzdolabının “toprağını” iptal eder, sonra bir müşteriniz dokunduğunda -röle açtığı halde- gidip şikayetçi olabilir, o halde süreklilik testi de (2) önemlidir.

En Dar Anlamıyla Topraklama Derken Neyi Kastederiz Ne Anlaşılır?

Dolaylı temas koruması genelde her kontrolde raporlanan ve ilgili, ilgisiz her departmanın “toprak ölçümü” diye bildiği bir denetimdir. Bu raporda nelerin yolunda gitmeyebileceğine değinmeden önce yakında rapor yazdığımız adli, ölümlü bir vakadan -işin ciddiyetini vurgulamak adına- bahsetmek yerinde olabilir. Bahçe sulama abonesi iki komşu sera var, birinin enerjisi borçtan kesilmiş olsun. Bu kişi, komşusunun harici tipte sayaç tablosundan enerji alan pompasını çalıştırarak hortum ile sulama yapıyor, zemin ıslak ve çamurlu. Tabloda, ardışık iki adet 1x32 A minyatür devre kesici (otomatik sigorta) var hata akım koruması (RCD) yok. Devre kesicinin bir terminali pano sacına temas ediyor. Sac gövde, toprak iletkeni, pano taşıyıcısı metal ayak, arsa kapısı, bahçe çiti elektriksel süreklilik içinde. Şahıs çalışırken metal tel çite temas edip, tehlikeli gerilime maruz kalıp ölüyor. Toprak iletkeni kılıfı, geçen akımla kavrulmuş ama geçen akım maalesef devre kesiciyi açtıracak büyüklükte değil. Olayda tek hayat kurtarıcı, hata akımı rölesidir (RCD) ancak yok. Bir çocuğu aydınlatma direği gövdesindeki tehlikeli gerilime dokunarak çarpılmaktan da sadece RCD korur. O direkte veya o direğe enerji veren panoda toprak değerinin ne olduğu gerçekten ikinci plandadır. Yani “topraklama ölçümü” dediğimiz rapor aslında toprak empedans ölçümü ile sınırlı değildir. Yarım (0,5) ohm değerini iyi bir sonuç zannederiz öyle değil mi? Oysa yarım ohm bile sulama yapan çiftçiyi korumayacaktır. Öyleyse önce terminoloji değişmelidir. Topraklama ölçümü değil “dolaylı temasa karşı koruma” denetimi diyeceğiz. Evet bir ölçüm yapılacak, koruma yapan cihaza da bakılacak ve raporlanacak; “koruma uygundur” veya “değildir”.

Dolaylı temasa karşı koruma denetiminde, normal şartlarda enerji olması beklenmeyen metal yüzeylerde, 50 V (veya ıslak zeminde 25 V) aşılmayacak biçimde bir korumanın varlığı doğrulanır. Şebeke tipine bağlı olarak aşırı akımda veya toprak hatasında (kaçağında) açmaya tanımlı cihazların varlığı sorgulanır. 32 A büyüklüğe kadar son devrelerde, aşırı akım da değil mutlak toprak hata koruması (RCD) aranır. RCD cihazının varlığı halinde uygunluk için gerekli en büyük toprak geçiş empedansı pratikte 100 ohmdur (teoride 1667). Büyük güçlü dağıtım panolarında yönetmelik gereği koruma açmasını sağlayacak olan en büyük empedans yarım ohmun bile altında çıkabilir. Bu durumda hedef empedansı temin etmeye uğraşmaktansa toroidal tip hata akımı cihazları kullanmak yerinde olur. Böylece gereken empedans 0,2-0,3 ohm değil de 20-30 ohm seviyesinde olacaktır.

Tesisin birincil panosunda tesis edilen bir toroidal cihaz doğrulamayı sağlayabilir ama açması halinde, tüm enerjinin kesilmesine hazırlıklı olunmalıdır.

Birleşik Krallık (UK) elektrik kodlarında, şebeke tipine göre spesifik olarak ölçme sonucunda beklenebilecek çevrim empedans değerleri şöyle verilmektedir. TT | 11 ohm; TN-S | 0,8 ohm; TNC-S | 0,3 ohm. Ülkemizde de -dağıtım şebekesinde kullanıldığından- yaygın olan TT sisteminde, toprak ve nötr iletkenleri arasında metalik bağlantı olmadığından beklenen çevrim empedansı daha büyüktür. TT sitemde, büyük empedans yolu --> küçük hata akımı --> uzun açma süresi --> ek koruma tedbiri --> RCD şeklinde sonuçlanmaktadır.

Avrupa’da yaygın diğer iki sistemde, sağlanabilen ve kolaylıkla sürdürülebilen çevrim empedansı düşüktür. Buna rağmen orada standartlar, iki şebeke tipi için bile 32 A son devrelere kadar (32 A dahil) RCD şartından vazgeçmez.

Sonuç olarak, elinizdeki dolaylı temasa karşı koruma raporu, işler ters gidip de örneğin bir izolasyon (kablo sıyrılması vb.) hatasında metal yüzeylerde (ör. pano gövdesinde) gerilim oluşursa, tehlikeli olmayacağını doğrulamalıdır. Öyleyse başa dönüyorum, bunun nerelerde doğrulanması gerekmediğine karar veren kişi veya kişiler büyük sorumluluk taşır. Kapsamı büyütmek iyidir; daraltmak ise yetki ve tecrübe ister.

Denetimlerinizi yapan “çiçeği burnunda” mühendisler, TT şebeke tipinde ve müstakil transformatörlü tesisinizde 1 ohm ve altında çevrim empedansları tespit edip de “çiçek” gibi raporlar düzenlediğinde tatmin olup olmayacağınız başka bir yazıya konu olsun (ipucunu UK elektrik kodlarından verdik).

Yangın Pompalarına Enerji Nasıl Verilmelidir?

19.12.2007'de Resmî Gazetede (26735) yayımlanan BİNALARIN YANGINDAN KORUNMASI HAKKINDA YÖNETMELİK, (Yan. Yön.) 15 yıldan fazladır hayatımızdadır. Elbette büyük bir boşluğu doldurmuş ve geçen uzun sürede uygulamalarda iyileşme sağlamıştır. Ticari binalar YY'ni daha iyi uygulamıştır. Fakat site ve yüksek katlı konutlarda, uygulamanın denetimi olmadığından -eğer site/bina yönetimi de titiz değilse- yönetmelik gereği zorunlu harcanan paranın çöp olduğu görülebilir. Yangın su deposunun boş kaldığı, pompaların âtıl olduğu, enerjisinin kesik olduğu, kurulduktan sonra hiç basınç görmemiş hatların olduğu yüzlerce vaka bulunduğundan emin olabilirsiniz. Keza ihbar algılama sistemi de işlemez durumdadır.

Ticari binalar, kamu binaları, okullarda daha iyi uygulamalar görebilseniz de proje hataları maalesef çoktur. Elektrik projeleri kopyala yapıştır şeklinde yayıldığından, tıpkı sosyal medyadaki dezenformasyon gibi yanlış projeler de hızla yayılır. Başlıktaki konuda hata çok yaygındır. YY konuyu açıkça yanıtlamadığından başka kaynaklara erişmek şarttır ki bunu YY'nin kendisi md. 5/2'de söyler;

(2) Tasarımcılar tarafından, bu Yönetmelikte hakkında yeterli hüküm bulunmayan hususlarda ve metro, marina, helikopter pisti, tünel, stadyum, havalimanı ve benzeri kullanım alanlarının yangından korunmasında Türk Standartları, bu standartların olmaması hâlinde ise Avrupa Standartları esas alınır. Türk veya Avrupa Standartlarında düzenlenmeyen hususlarda, uluslararası geçerliliği kabul edilen standartlar da kullanılabilir.

Yangın pompalarının elektrik beslemesi konusuna YY ve TS EN 12845+A1 standardında değinilir. Ancak içerikte Amerikan NFPA’in verdiği detaylara kıyasla, yanıtlanmayan çok soru vardır. YY, yeterince detay vermediği hususlarda uluslararası standartları işaret ettiğinden NFPA’ye başvurmak zorunda kalınır. (NFPA: National Fire Protection Association/USA). Önce yerel düzenlemelerle neyi ne kadar çözebiliriz bir görelim.

Yangın pompalarının elektrikle ya da dizel motorla sürülenleri yaygındır (NFPA buharla çevrilenleri de konu eder). Projede en az bir adet dizel ile sürülen pompa olması halinde elektriksel tasarım kolaylaşır. Tersi durumda hata yapma olasılığı yükselir. YY'nin ilgili maddeleri şöyledir;

Yangın pompaları

MADDE 93- (1) Yangın pompaları; sulu söndürme sistemlerine basınçlı su sağlayan, anma debi ve anma basınç değeri ile ifade edilen pompalardır. ..

(2) Sistemde bir pompa kullanılması hâlinde, aynı kapasitede yedek pompa olması gerekir. Birden fazla pompa olması hâlinde, toplam kapasitenin en az %50’si yedeklenmek şartıyla, yeterli sayıda yedek pompa kullanılır.

(3) Pompanın çevrilmesi, elektrik motoru yanı sıra içten yanmalı motorlar veya türbinler ile olabilir.

(4) Yedek dizel motor tahrikli pompa kullanılmadığı takdirde, yangın pompalarının enerji beslemesi güvenilir kaynaktan ve binanın genel elektrik sisteminden bağımsız olarak sağlanır. ...

(6) Her pompanın ayrı bir kumanda panosu ve panonun da kilitli olması gerekir. Elektrik kumanda panosunun, faz hatasının, faz sırası hatasının ve kumanda fazı hatasının bilgi ışıkları ile donatılması gerekir. Pano ana giriş devre kesicisine pano kilidi açılmadan erişilememesi gerekir. ..

Md 93/4 dizel yedek pompanız yoksa güvenilir kaynaktan ve bina elektrik sisteminden bağımsız enerji sağlayın diyor. Peki kim karar verecek? "Güvenilir ve bağımsız" çözüm nasıl olmalı? Genelde çözümünde hata yapılan soru tam da budur.

YY'den sonra diğer başvuru kaynağımız TSE'dir. TS EN 12845+A1 / Sabit yangın söndürme sistemleri - Otomatik sprinkler sistemleri - Tasarım, kurulum ve bakım başlıklı standardın ilgili maddeleri aşağıdadır. (önemli not: aşağıdaki alıntılar, erişimi ücretli olan güncel standardın eski versiyonundandır)

10.8 Elektrikle çalışan pompa setleri

10.8.1 Genel

10.8.1.1 Elektrik besleme sistemi sürekli olmalıdır.

10.8.2 Elektrik beslemesi

10.8.2.1 Pompa kontrol mekanizmasına yapılan elektrik beslemesi, sadece sprinkler pompa setinin kullanımı için olmalı ve bütün diğer bağlantılardan ayrı olmalıdır. Bu elektrik beslemesi elektrik tesisatının müsait olduğu yerde, bina ve müştemilatına gelen beslemedeki ana şalterin girişinden sağlanmalı, buna izin verilmediği durumda, pompa kontrol mekanizmasına yapılacak elektrik beslemesi bir bağlantıyla ana şalterden sağlanmalıdır.

10.8.2.2 Bütün kablolar yangına ve mekanik hasara karşı korunmalıdır.

Kabloların doğrudan yangına maruz kalmasını engellemek için kablolar, bina dışından veya binanın yangın riskinin ihmal edilebilir olduğu bölümlerinden, yangına 60 min’den az olmayan bir dayanım gösteren duvarlar, bölmeler veya döşemelerle, önemli yangın riskinden ayrılmış bölümlerden geçirilmeli veya bu kabloların yangından korunması için doğrudan koruma önlemleri alınmalı veya bu kablolar yer altına gömülmelidirler. Kablolar ekleme yapılmamış, bir başka deyişle tek parça olmalıdır.

10.8.3 Ana şalter panosu

10.8.3.1 Bina ve müştemilatının ana şalter panosu, elektrik beslemesi haricinde diğer amaçlar için kullanılmayacak şekilde bir yangın bölmesinde yerleştirilmelidir.

Ana şalter panosundaki bina ve müştemilatına elektrik veren bağlantılar kesildiğinde, kontrol devresine yapılan elektrik beslemesi kapanmamalıdır

Anlaşıldığı üzere standart yönetmelikten biraz daha fazla bilgi verir ancak hala yetersizdir. Daha sonraki başvuru Avrupa Standardı olmalıdır. Tüm dünyaca saygı ve kabul görmüş olduğundan, Avrupai kaynaklar incelenmeden doğrudan NFPA'ye başvurulabilir.

Güvenilir Kaynak Nedir?

YY, yangın pompalarının enerji beslemesi "güvenilir" kaynaktan sağlanır der. Peki kim karar verecek kaynağımızın ya da EDAŞ şebekesinin güvenilir olup olmadığına? Amerikan FM Global adlı güvenlik ve sigorta kuruluşunun dokümanlarına başvurursak; FM DS 3-7'de, çevresel ya da insan kaynaklı sebeplerden dolayı ender olarak kesintiye uğrayan kaynak, güvenilirdir. Son 12 ayda üç veya daha fazla sayıda 8 saatlik kesinti yaşatmış bir kaynağa güvenilmez. Ayrıca, kısa süreli de olsa sık sık kesinti yaşatmış kaynak da güvenilir sayılmaz. Son yıllarda dağıtım şebeke kalitemiz artmış olsa da şebekemize “güvenilirdir” demekte zorlanırız. Öyleyse alternatif bir yedek kaynaktan kaçış yoktur. Bu kaynak, “dizel jeneratör satıcılarının cenneti” olan ülkemizde elbette bir dizel gen-set olur. Jeneratör seti, 10 saniyelik bir şebeke güç kaybında hazır duruma gelmeli ve 8 saat, kesintisiz işini yapabilmelidir. .

Alternatif güvenilir kaynağınız dizel jeneratör olduğunda, ana kaynağınız olan şebekeden de vazgeçmemelisiniz. Bunun için de iki kaynak arasından seçim yapıp, her durumda yangın pompasını enerjileyebilen bir otomatik -kaynak (source)- transfer sisteminiz olmalıdır. NFPA ile ülkemiz uygulaması arasında majör farklar tam da bu noktada başlamaktadır. NFPA onaylı pompa kontrol panolarına sahip tesisler bile kullandıkları ardışık iki kaynak transfer sistemiyle- farkında olmaksızın- daha güvensiz duruma gelebilmektedir. Kafa karıştırmadan şöyle izah etmeyi deneyelim. Tesisinizin birden fazla transformatörü birden fazla dizel jeneratörü olsun. Klasik bir kaynak transfer sistemi ile şebeke ile dizel gen-set arasında otomatik kontrollü sistem kurdunuz, tesis ile birlikte pompalara da ortak baradan enerji verdiniz. Yangın sırasında enerjinizin güvenilirliği, transferin otomatik kontrolüne, varsa jeneratör senkronlama sistemine (onun aküsüne), hatta transferi kompakt devre kesici ile yapıyorsanız onun trip edip etmemesine bağlıdır. Pompanızın yanına kadar, 3 saat yangına dayanıklı iletkenle iki bağımsız hatla enerji dahi taşısanız, daha yukarıdaki bir hatadan ötürü pompanız çalışmayabilir. Dizel tahrikli pompanın avantajı buradadır, onun yakıtı ve marş aküsü varsa (ve bakımlı ise) çalışacaktır. Takip eden başlıkta doğru bir sistem nasıl kurulur sorusuna değinilecektir.

Doğru Uygulama (Tüm pompalarınız elektrik motorlu durum)

1.1 İki bağımsız hattın kablo tipinin, en az 2 saat yangına dayanıklı olması şartı vardır ancak şu kriterler varsa kuralı esnetebilirsiniz. Hatlar toprağa gömülü olarak veya yangın riski düşük (beton vb.) bir ortamdan getirilebiliyorsa veya hatlar birbirine zıt güzergahlardan farklı yangın riskine sahip ortamlardan geliyorsa. Sistemin küçük kesitli kontrol kablolamaları (remote start vb.) her durumda yangına dayanıklı olmalıdır.

1.2 Kaynaktan gelen hatlar üzerinde toprak koruması asla olmamalıdır (toroidal RCD vb.).

1.3 Kaynaktan gelen hatlarda aşırı akım koruması yapmayan sadece kısa devre koruması yapan tipte devre kesiciler yerleştirilmelidir. Mümkün olan en az sayıda devre kesiciden geçerek enerji pompa panosuna ulaşmalıdır.

1.4 Tesisin şebeke jeneratör transfer sistemindeki bir arıza yangın pompasına giden enerjiyi etkilememelidir. Gerekirse transformatör buşinginden ve jeneratör terminalinden doğrudan enerji alınmalı ve jeneratör remote start ile yangın pompa panelinden marş alabilmelidir.

1.5 Dizel jeneratör, pompa kilitli rotor akımı olan 6 In akımı karşılayacak büyüklükte olmalıdır. 6 In, pompa enerji besleme hattının başındaki devre kesiciyi seçerken de kullanılacak kriterdir.

1.6 Besleme hattı, pompa tam yük akımının 1,25 katına göre seçilmelidir. Gerilim düşüm kriteri olarak, yol verme anında %15; normal çalışmada 1,15 In'de %5 geçilmemelidir. Etrafında yangın varken, yangına dayanıklı kablo hattının dizayn çalışma sıcaklığını geçeceği ve gerilim düşümünün de artacağı unutulmamalıdır.

1.7 Binada, yangın durumunda enerjiyi kesmeye yarayan acil butonlarının pompa enerjisini de kesiyor olması projenizin hatalı olduğunu gösterir, düzeltilmelidir. 

2.1 Pompa kontrol panonuz, kendi içinde kaynak transferi yapan türden değilse pompa ile aynı oda içinde bir transfer panosu tasarlanmalıdır. Transfer için 1-0-2 otomatik enversör sistemlerin tercih edilmesi yerinde olabilir. Çünkü acil durumda manuel manevra yapma olanağı vardır ve hata oranı daha azdır. Jeneratörün remote start (marş emri) kablolaması unutulmamalıdır.

elektrikli yangın pompası yedek enerji

 

Kaynaklar;

https://www.benga.pro/index.php/2018/07/05/yangin-pompasi-elektrik-beslemesi/

https://www.shentongroup.co.uk/wp-content/uploads/2022/04/Power-supplies-for-life-saftey-Shenton-Group-03-22.pdf

https://www.csemag.com/articles/selecting-fire-pumps/


ISO 50001 nedir? Ne değildir? Yanlışlar, doğru hedefler

Türkiye'de devletin sopası ile zoraki ilerleyen iyileştirmeler, düzenlemeler, denetim tarafı boş bırakıldığı için hep zor özümsenir, piyasa direnç gösterir. Örnek, Yapı Denetim Kanunu bu kadar yıl geçtiği halde hala tam verimli değildir. İlköğretim okullarında, kantinde satılmasına izin verilecek yiyecekler üzerine düzenlemeler yapılır ama dinleyen olmaz, en sağlıksız yiyecekler çocuklara yine de satılır.

2011'de hayatımıza giren ilk halinden sonra, onbir yılda altı kez güncellenen, ENERJİ KAYNAKLARININ VE ENERJİNİN KULLANIMINDA VERİMLİLİĞİN ARTIRILMASINA DAİR YÖNETMELİK, hedeflerinin ne kadarına ulaşmıştır, tahmin etmek güç değil.

Temasta olduğumuz bazı işletmelerden gelen “acil” vurgulu talepler, düzenlemede tarihlenen bir hedefin vadesinin dolduğuna işaret etmekte. Eğer erteleme olmaz ise toplam inşaat alanı en az yirmi bin metrekare veya yıllık toplam enerji tüketimi beş yüz TEP ve üzeri olan ticari binalar ve hizmet binaları, enerji yöneticisi görevlendirmenin yanında 2023 sonuna kadar, TS EN ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemini de kurarak belgelendirecektir. İlgili yönetmelik maddesi şöyledir.

TS EN ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi belgelendirilmesi zorunluluğu için süreler

GEÇİCİ MADDE 14 – (Ek:RG-25/1/2020-31019) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 8 inci maddenin ikinci fıkrasında yer alan hüküm en geç 2023 yılı sonuna kadar yerine getirilir.

TS EN ISO 50001 Enerji Yönetim Sisteminin, işletmelerde kalite yönetim birimleri tarafından yürütülecek ancak teknik departmanların başarısı ile semeresi alınabilecek bir sistem olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Konuyu danışacak firma arayan işletmelerden öğrendiğimize göre, yönetmeliği yorumlamada hata yapılmaktadır. Enerjiyi “yönetmek” denince, -öncelikli olarak elektrik enerjisinin- çok sayıda tüketim noktasına konulacak enerji sayaçlarının, merkezi bir birimle ve sıkça okunması, verilerin kayda alınıp raporlanması işini yapan sistemlerin anlaşıldığı gözlenmiştir. Evet ölçmek işin önemli bir parçasıdır. Zira Peter Drucker'ın dediği gibi “ölçemediğiniz şeyi yönetmezsiniz” ancak bütçeniz sınırsız değilse, işe her elektrik tüketim noktanızı ayrı ayrı ölçerek başlamazsınız. İşletmeleri bilinçsiz biçimde yönlendirerek, kârını maksimize etmek için yüzlerce noktadan sayaç okuyacak sistemleri satmaya çalışan hizmet sağlayıcılar olacaktır. Ya da düzenlemenin doğasını bilmeyen teknik yöneticiler de bu yanlış beklentide olabilir. Peki ISO 50001 doğru yönetildiğinde nasıl çalışıyor?

ISO 50001 de 9001 ve 14001 gibi belge sağlayıcı akredite kuruluşların eğitimleri, denetimleri vs. uzun bir sürecin (edit: asgari 6-7 ay) sonunda elde edilmektedir. İşletmeler kendi iniyasitifindeki (tedarikçilerin enerji verimliliği kapsanmaz) konularda bir enerji yönetim sistemini kurmalı, uygulamalı, sürdürmeli ve sürekli iyileştirmelidir. Bu standart, işletmelerin enerji politikaları ve hedefleri belirlemesini, enerji tüketimini ölçmesini, analiz etmesini ve iyileştirmeler için eylemler planlamasını gerektirir. İşin personel boyutu da, mevcut cihazların verimliliğinin farkedilmesi de hatta bundan böyle satın alınacak ekipmanın verimliliğini garanti etmek amacıyla satınalma birimlerinin eğitilmesi de sisteme dahildir. Patronaj kısmı ayrıca önemlidir, zira sistem ilk sonuçlarını vermeye başlayıp örneğin otelin soğuk odalarının çok verimsiz olduğu raporlandığında, hedefe ekipman yenilemenin konulup konulamayacağı üst yönetime bağlıdır. Enerjide iyileştirme (birim çıktı başına harcanan enerjide azalma) hedeflerini koymak ve hedefi tutturmak için sürekli iyileştirme yapmak şarttır. Hedefler üst yönetim onayıyla konur. Patronaj, verimsiz chiller grubunu yenilemeyi göze almaz ise oradan bir hedefleme yapamazsınız.

Örneğin bir resort oteldeki EnYS nasıl işler? Otelin en çok enerji tüketilen yerleri, soğutma (chiller), çamaşırhane, mutfak, havuzlar olarak sıralanabilir. En büyük tasarruf hedeflerine buralardan ulaşmak için bunların bağımsız tüketimlerini ölçmek zorunludur ama bu tüketimi yaparken ne çıktı verdiğine bakılmaksızın EnYS çalışamaz. Yani çamaşırhane tüketimini ölçmek en kolayıdır ancak o enerji karşılığında kaç m2 çarşaf, kaç havlu yıkandığı bilinmeden sonraki ay tüketiminin -varsa- iyileşme oranı bilinemez. Bu zorluk, o ayda konaklanan gece sayıları kıyaslanarak belki aşılabilir. Keza mutfak departmanı için de aynı zorluk vardır. Havuzlar için, harcanan enerji/havuzun işletildiği gün sayısı formülü iş görecektir. Havuz pompalarının yenilenmesi, filtre temizlikleri, sürücülü motorlar vb. iyileştirmelerinin getireceği sonuçlar bu formülde kendini gösterir. Öyleyse siz bu büyük tüketicilerle ilerleme sağlayabilecek iken misafir yatak odalarının enerjisini ölçerek işe başlayamazsınız. Zira hem getirisi az olacaktır hem de EnYS konfordan tasarruf etmenizi asla beklemez. Misafir odasını soğutmak için gönderdiğiniz soğuk suyun sıcaklığını 1-2 derece yükseltmekle hedefinize erişmeniz istenmez. Misafir şikayetçi olabilir.

Turizm konaklama işletmelerinde, işin doğası gereği EnYS kurmak bir endüstri tesisine göre daha zor olabilir. Zorluklar nelerdir? Yukarıda değinildiği gibi harcanan enerjiyi kaç birim çıktı için harcadığınızı ölçmek kolay olmaz. Bulaşık makinesinin tabak başına harcadığı enerji üzerinden mi hedef planlanacaktır, konaklayan misafir başına mı? Diğer bir zorluk, enerji tasarrufu sağlarken konforu düşürüp düşürmediğiniz olabilir. Konforla yakın ilişkili diğer parametre ise iklimdir. Bu yılın Haziran ayında konaklayan misafir adedi ile önceki yılın aynı ayını kıyaslamak kolaydır ancak geçen yıl çok daha sıcak ve nemli geçti ise bu yıl ki konaklama başına enerjiyi düşürdüğünüzü sanırken yanılgıya düşebilirsiniz. Günlük hava durumu kaydını almak bir kereste fabrikasında önemsiz iken otelde çok önemlidir.

EnYS de cihaz verimliliği yanında personel eğitimi de oldukça önemlidir. Satınalma birimleri enerji tüketen cihazlarla ilgili alım kararı verirken en düşük fiyatı seçmenin konforundan mahrum kalacaktır. Satınalma maliyeti ile değil toplam sahip olma maliyeti (Total Cost Ownership) ile karar verilmelidir. Bir otelde mekanik otomasyon sistemini yöneten personelin EnYS de ne kadar kritik bir personel olduğu tartışmasızdır. Personelin yapacağı yanlış planlamalar ve eylemler çok miktarda enerjiyi boşa harcayabilir. Örneğin bir konferans salonu boşaldıktan sonra soğutma ve havalandırmanın 3 saat daha çalışması kabul edilemez. EnYS kritik personeli bulmayı ve onu hedeflemede bir bileşen yapmayı gerektirir. Örneğin sızdıran soğuk oda kapı contalarını değiştirecek personel de, o kapıyı gerektiğinden fazla açmayacak aşçı da kuşkusuz kritiktir.

Anlaşıldığı üzere 2023 sonuna kadar ISO 50001 için bir akredite kuruluş ile protokol yaparak eğitimleri almak, denetimlere başlamak kaçınılmaz görünüyor. Üst yönetimin 50001 hedeflerine sahip çıkması zorunludur. Çünkü özellikle tesisiniz eski ise raporlar kimi cihazların hurdaya ayrılması gereğini kısa zamanda gösterecektir. Ama hedeflerin küçük tutulması ile bile ciddi tasarruflar elde edilebilir. (edit) Ekipmana hiç para harcamadan sadece personel bilinçlenmesi ile tasarrufa başlanabilir. EnYS ile finalde %25-30 tasarrufa erişilebileceği deneyimlenmiştir.

ISO 50001'e geçiyoruz diye 100-200 noktaya enerji sayacı koymalıyız diyecek biri çıkarsa karşınıza, çay ikram edip nazikçe uğurlamanız gerektiğini artık biliyorsunuz.

(edit) Önemli enerji kullanım alanlarını (ÖEK) belirlerken Pareto (80/20), kuralı kullanılır. Bir bütünün sadece %20'sini örnekleyerek, %80'ini temsil edebilecek sonuçlar elde edilebilir. ÖEK sayısında 5-7'yi aşmayıp EnYS yönetimini zorlaştırmamak önemlidir.

Adli Bilirkişiyi Kim Seçer?

Bir keşif incelemesi sırasında keşif minibüsü içinde, farklı dosyalarda görevlendirilen 5-6 bilirkişi, hâkim, kâtip, mübaşir, şoför seyahat halinde idik. İncelemeye gidilen -sıradaki dosyadaki- adresin konumunu cep telefonundan bularak şoföre yol tarif etmeye çalışan bilirkişi hanım, 20’li yaşlarının ancak ortalarındaydı. Kendisini zaman zaman görüyordum, ben bile gördüğüme göre çok dosyada görev alıyor olmalıydı. Gencecik yaşında bilirkişi olmak üstelik de mahkemelerden bolca görev alabilmek kolay şey değildir. Esasen bilirkişilik, mesleğinde yıllarını geçirdikten sonra yapılabilecek iştir kanımca ama harita mühendisliği alanında böyle değil zahir. Haritacı kardeşimizin telefonunun bataryası bitince, başka bilirkişinin telefonundan “parsel sorgu” uygulamasına girdi, zor zahmet adrese bizi ulaştırdı. Evet böyle oluyor, diyelim 3 veya 5 kişilik bilirkişi kurulundasınız, bir kişi haritadan adres buldu diye sizinle aynı ücreti alabiliyor, üstelik siz günlerce dosya okuyup 10 sayfa ile rapora katkı yapmış bile olabilirsiniz. Harita mühendisine gerçekten ihtiyaç olan dosyalar tabii ki var ama nedense (heyeti tek sayıda kişiden oluşturmak bile olabilir nedeni) yeri hakkında hiç soru işareti olmayan parseli bile göstersin diye kurula haritacı eklenebiliyor. O da şu mutat cümle ile rapora katkısını(!) koyup ücretini hak(?) ediyor. “Dosyada verilen adrese heyetle birlikte gidildi, yanımızdaki harita ile köşe koordinatları alana uygulandı.”

Kamulaştırma heyet dosyalarında harita mühendisi ve daha çok da ziraat mühendisi üyelerin rapora emeği geçer. Yargıtay, enerji nakil hattı kamulaştırma davalarında heyette elektrik mühendisini şart koşuyor olacak ki bizi de heyete yazarlar. Esasen rapora çok katkımız olmaz. Bundan ötürü keyif de vermez (tezattır ama çoklu davalar söz konusu ise ücreti mükemmel olabilir). Beyan edilen uzmanlık adedine kısıtlama getirildiğinde kamulaştırma alanından hemen vazgeçmem bundandır.

Daha önce hiç görev almadığımı bir mahkemeden üst üste birkaç kamulaştırma davası görevi gelmişti. Şaşırtıcı idi. Üçüncü keşiften sonra mıydı, mübaşir hanımefendi, minibüsten inerken, kaleme perde alacaklarını ve reddiyatımın bir kısmını verip veremeyeceğimi sordu? Geçmiş zaman, belki de (500,00 TL olabilir) adam başına düşen bedeli de söylemiş olabilir. Kabaca 3 dosyadan diyelim brüt 2000 alıyorsam dörtte biri ile “perde alma fonuna” katkım isteniyordu. Bu mahkeme ile sıkça keşfe gittiğini mübaşir ile samimiyetlerinden anladığım ziraat ve harita mühendisleri ödemeyi tereddütsüz kabul ettiler. Ben bunun bir para sızdırma yöntemi olduğuna kanaat getirip ödeme yapmadım. Bir daha da o mahkemeden hiç dosya almadım. Mübaşir, diğer elektrikçilerden de yüz bulamamış olacak ki beni de denemiş, olmayınca “sıradaki” üyeden yüz bulmak için şansını denemeye karar vermiş olmalıydı.

Sayın hakimler bilirkişi görevlendirme işini kalem personeline havale ederlerse onlar da suiistimal edebilirler. Adalet için bu kadar önemli bir enstrümanı seçerken, kalemdeki çoğu acemi katipler ya da kart mübaşirler neden inisiyatif alsın? Ben o gün ki toy halimle konuyu gidip bölge kurulu başkanı ile dahi görüştüm, hiç yardımcı olmadı. Tecrübeli bir avukat arkadaş, böyle bir konu ile hasım kazanmanın yanlış olduğunu söyledi de uzun süre kafamı meşgul eden konuyu kapadım.

Bilirkişi listesine dahil olmakla dosya/görev yağacağını zanneden adaylar varsa (çok az bulunan uzmanlıklar istisna olabilir) bir kez daha düşünsünler. Kendi çalışacağı bilirkişiyi ya da heyeti kendi seçen hakimler parmakla gösterecek kadar azdır. Rapora katkısı hiç olmayan veya tespitleri gerçekle hiç bağdaşmayan bilirkişiler hiç elenmeden görev almaya devam edebilirler. Bazı kalemlerin heyeti kurması için güvenip aradığı bilirkişiler vardır. Örneğin bir inşaat mühendisi aranır, o diğer disiplinlerden sürekli ve uyumlu çalıştığı arkadaşlarının ismini vererek görevi dağıtır. Bu uygulama olumlu sonuçlar da verebilir ama sakıncalı olma riski daha fazladır. İlk aranan kişi tüm dosyayı maniple edebilir.

Siz mükemmel rapor da yazsanız tarzınızı beğenmeyen hakimler de olabilir. Rapor girişinde dosyanın uzun uzadıya özetini yapmamanız hoşuna gitmeyebilir örneğin. Sadece raporun finalini okuyan hâkim, finalde düşen enerjinizle ancak bağladığınız raporu beğenmeyebilir. Esasen bu iyi bir şeydir, çünkü “bu raporu beğenmedim bu kişiyi bilirkişi havuzundan çıkarın” diyen hâkim, kalem personeline de hakimdir.

Bilirkişi seçimi, düşük ücret takdiri, sonu gelmeyen ek raporlar, niteliksiz heyet üyeleri, işine gelmeyenlerin bölge kuruluna şikayetleri vs. vs. dilimiz döndüğünce bilirkişi dünyasına içeriden bakmayı sürdürmek niyetimiz.


 

Hâkimler ve Tevazu

Bilineceği üzere adli yargıda ilk derece mahkemelerimiz hukuk ve ceza mahkemeleri olarak ayrışıyor. Bunların üzerinde ara derece mahkeme olarak bölge istinaf ve Ankara'da, üst mahkeme Yargıtay bulunmakta. Hukuk mahkemelerinde (asliye hukuk, sulh hukuk) iki tarafta da şahıs(lar) veya şirket(ler); ceza mahkemelerinde ise bir tarafta savcının temsil ettiği devlet bulunmaktadır. Savcı karşıdaki şahsın cezai yaptırıma uğramasını ister, şahıs kendini savunur. Tüzel kişilerin kusuru olası ise kurum yöneticisi sanık olarak yargılanır. 

Biz teknik bilirkişilere hukuk ve ceza yargısı alanlarının ikisinde de (cezada iş kazaları, imara aykırılıklar, teknik hırsızlıklar gibi konularda) görev verilebilir. Hukuk davalarında bilirkişinin ödemesi tarafların bütçesinden yapılır, cezada ise kamu bütçesinden. Bütçenin uygunluk durumuna göre cezada rapor ödemeleriniz sarkabilir. Hukuk davalarında bilirkişi ödemesi rapor öncesinde taraflarca hazır edildiğinden rapor teslimi sonrasında ödeme hızlıca alınabilir. Rapor sürecinde ek harcama olursa, belirlenen ücrette hâkim tarafından artırım oldu ise veya heyete ilave bilirkişi dahil oldu ise masraf avansı eksik kalarak ödemeleri aksatabilir. Şurada anlattığım olayda böyle olmuştu, muhalefet şerhi yazdığım için en sona ben kalmıştım ve kalan avans, ücretime yetmemişti. Raporum tarafın da hoşuna gitmediği için sonraki celseye kadar yedi ay tahsil edemedim emeğimi.   

Nadir gelen ceza mahkemesi görevlerimden birinde yaşadıklarımı paylaşmak esas niyetim. Bir elektrik hırsızlığı (karşılıksız yararlanma) davasında, -abone- ev sahibinin cezalandırılması isteniyordu, ama ev kiradaydı. Bu davalarda savcılık aşamasında, şüpheli tüketiciye/kullanıcıya bir fırsat verilerek, dağıtım veya tedarik şirketinin kaybının giderilmesi için ödemesi gereken bedel bildiriliyor. Tahsilat olursa savcı dava açmıyor. Bu dava açılmıştı, benden rapor istendi. Müştekinin karşılıksız yararlanmadan uğradığı zararın (vergiler dahil cezalar hariç) hesabı isteniyordu. Raporlayıp teslim ettim. Dosyayı iade ederken hâkim, rapor üzerine şifahi açıklama istemiş, odasına girdim. İki sayfalık basit bir rapordu. Hâkim, finalde kesin biçimde ifadem olmamasından rahatsız olmuş. En sonda "SONUÇ" başlığını kullanmam gerekirmiş, kanaat belirtemezmişim. Bir de dosyada, "önemli bir belge görülemediği için o konuda değerlendirme yapılamadığını" yazmam da alışık olduğu bir durum değilmiş. 

Adalete yardımcı olmak için varız. Dosyaya bir belge girdiğinde karar, 180 derece değişiyorsa o belge getirilmelidir (ceza ve hukuk davaları arasında önemli fark var dikkat!). Müşteki şirket, tüketici tahakkukunu mevzuata uygun yapmalıdır. Dosyada hesabın detayı yoktu (Bunu, raporum öncesi bir ön yazıyla bildirmeye fırsatım olmadı, kabul ediyorum). 

Hâkimin tavrını çok yadırgadım. Sanki dosya öyle mükemmeldi ki ben okuyup, şüpheli -yaptı ise- hırsızlığı gözümün önünde yapmışçasına olayı çözmeliydim. Çözemiyorsam işi bilmiyordum. Şurada anlatmıştım ya, bizler müneccimiz(!).

Tamamlanmasını istediğim evrakı yargıca izah ettim. Dosyaya girerse ek rapor verebileceğimi söyledim. Acele ediyordu, kararını hızlıca vermek istiyordu. Bana "sizin ne düşündüğünüzün önemi yok" bile dedi. Bilirkişinin ne düşündüğünün önemi yoksa, her şeyi biliyorsan niye rapor alırsın? 

Hâkim beni daha sonra duruşmaya da çağırttı, gittim, ek belge getirtilmemişti. Bir de duruşmada beyanımı alıp celse tutanağına yazdırttı. Doğru belgenin getirtilmesi için açıklama yaparak yardımcı olabileceğimi söyledim. Günler sonra kâtip aradı. Bir belge istemişler gelmiş, "iş görür mü bir baksanız" dedi. Kaleme 4. kez gittim. Gelen belge faydasızdı. "Yazışmada yardımcı olabilirdim, yardım istemediniz" dedim, kâtip kem küm etti. Ek raporumda belgenin iş görmediğini bildirip mevzuattan alıntılar ekledim. Neyse ki UYAP'tan yolladım, adliyeye kadar yorulmadım.

Hâkimlerin üstten bakan tavrına alışmak imkansız, avukatlar daha şerbetlidir belki bunda. Acaba hep düşük profilli bilirkişiler ile mi çalıştılar yoksa mesleki bir "defo" mudur? Davaya teknik olarak yardımcı olacak kanuni desteğine, "ne düşündüğünün önemi yok" nasıl denir? İletişim her şeyin üstündedir. Dilinden anladığınız, anlaştığınız bilirkişi, sizin hedef süreleri tutturmanızda en etkili yardımcıdır. O memurunuz değildir köleniz de? Anayasa'da angarya yasaklanmıştır. Bilirkişinin emeğini hakkıyla ve zamanında ödemelisiniz. Bunu yapmazsanız, hazır heyet raporu önüne imza için koyulsun diye bekleyen, korkuluktan farkı olmayan, en son mesleki çalışmasını 20-25 yıl önce yapmış, reddiyatı dışında hiçbir şeyi önemsemeyen, her yere imzasını atan bilirkişiler ile "mesud" olursunuz.