Bilirkişilikte Kota Uygulaması ve Bölge Kurulu Rolü

Mahkemelere çok sayıda dosyada rapor yazarak adli makamlara “yardımcı olan” bir meslektaş bilirkişiden bir gün telefonuma mesaj geldi (sonradan öğrendim aynı mesajı başka meslektaşlara da göndermişti). Bilmiyordum, 2023 depremi sonrasında açılan çok sayıda davada rapor verilmesi gerektiğinden, bilirkişilerin iş yükü çok büyümüştü ve Eylül 2023'te Bilirkişilik Daire Başkanlığı bazı branşlar özelinde, uygulamadaki kota (normal dosyalarda ayda 30; seri dosyalarda 60) uygulamasını kaldırmıştı. Deprem hasarları ile doğrudan ilişkili olan "07 Jeofizik", "08 Jeoloji",  "10 Harita ve Kadastro", "11 Mimarlık", "13 İnşaat" ve "17 Gayrimenkul ve Varlık Değerleme" temel branşlarında aylık kota artık yoktu. UYAP arayüzüne bir sayı girilmesi zorunlu olduğu için 1500/ay rakamı oraya usülen yazılmıştı. Ben de farketmemiştim “13 İnşaat” alanı yapı denetim olarak benim de bildirdiğim alanlardan olduğundan bu “esneklikten” ben de faydalanacaktım(!).

Gelen mesaja dönersek, sayın bilirkişi yukarıdaki altı alandan hiç birine dahil olmadığından bu “esneklik” ona yaramamıştı. Yılın ilk üç ayında tam 204 (yazı ile ikiyüzdört) dosyada görevlendirildiğini güvenilir kaynaktan tesadüfen öğrendiğim bilirkişi, bu kararın “mağduru” olmuştu. Oturup tüm meslektaşlarını bu büyük(!) “mağduriyetten kurtaracak”, bir A4 sayfası uzunlukta dilekçe metni yazmıştı. Mesajda, bu metni tartışmaya açıp, “fikri” katkıları beklediğini söylüyordu. Öyle ya birlik olmak önemliydi. Sosyal medyanın “adaleti” sağladığına sıkça şahit oluyorduk. Bir yılda topu topu 40-50 dosya alabilen biz faniler ona destek olup adaleti birlikte talep etmeliydik.

Nasıl da değişik oluyor değil mi tasalar? Kimi bilirkişi çaresizce hakimleri ziyaret edip kendini tanıtıp dosya almayı; tarzını, yaklaşımını beğendirmeyi umarken, kimi de “cam tavanları” kaldırmak için istidalar hazırlıyor. Gerçekten hakimlere kendinizi tanıtıp dosya alabilme ihtimaliniz sıfıra yakındır. Yazı işleri müdürleri bazı kalemlerde hakimden daha etkilidir (bilirkişi seçiminde).

Cam tavan” tabiri yerli yerinde olmayabilir belki ama şöyle anlaşılmalı: siz bir kalemin “gözdesiyseniz”, iyi çalışıyorsanız ve kotanız dolu olduğu için engeliniz varsa bu size dert olmaz. Kalem size görevi verir ama UYAP'a işlemez. Eğer heyet raporu ise UYAP'ta engeli olmayanlar görevli görünür. Engeli olanların kotasının uygun hale gelmesi beklenir. Bazen heyetteki diğerleri homurdanır (Reddiyat ödemesi bu yüzden gecikebilir). Yani cam tavanlar bazılarına vardır bazılarına yoktur.

Bütün bunlardan bilirkişi kurulunun bilgisi var mıdır? Olsa da hiçbir şey yapmaz. Kurul, işe yaramazdır. Ancak şikayetleri sonuca bağlar (raporda kusur oranı belirttin, al sana uyarı cezası). Yıllık faaliyet raporunu laf olsun diye -copy paste- yayımlar, çoğu zaman unutur. Bölgede çalışan bilirkişlerle ilgili işe yarar istatistik çalışması yapmaz. “İlgili mevzuat çerçevesinde bilirkisilerin denetimini yapmak ve performansını ölçmek” diye bir görevi vardır oysa ama üzerine hiç alınmaz. Bölgede hangi alanlarda darboğaz vardır, hangi uzmanlarda yığılma vardır. Hangi heyetler hep kurulmakta ve sürekli aynı ekiple rapor vermektedir? Araştırılacak ne güzel konular var değil mi oysa. Yazılım izin vermiyor mu? UYAP bilişime yazdınız mı? "Biz şu konuda istatistik sorgu yapamıyoruz" dediniz mi?

Futbol tabiriyle “rotasyonu” genişletmek kimin görevi? İlk 11'e tereddütsüz girebilecek futbolcuları çoğaltmak teknik direktörün görevidir. Kotalarla oynamak, kotaların ardından dolaşılmasını görmezden gelmek yerine "havuzdaki" bilirkişi sayısının artmasını sağlamaktır esas olan.

Not: Matematik tezat yeni dikkatimi çekiyor, 204/3 ayda 60 dosyanın da üzerinde. Tüm dosyalar seri bile olsa teoride 3 x 60 = 180 dosya eder. Daha çözmemiz gereken ne "çakallıklar" var bakalım. 

çok meşgul bilirkişiler
 

Teleferik Kazasından Geriye Kalanlar ve Mühendis Sorumluluğu Üzerine

"Asrın feleketi denilerek" kamuoyu tepkisi azaltılmaya çalışılan Şubat 2023 depremlerinde, cezaevine müteahhitlerin, mühendislerin konulması ülkenin alışık olduğu bir durum değildi. Kısmen yine "gaz alma" hedefli bu tutuklama dalgasının belediyelerdeki yada siyasetteki sorumlulara da uzanması pek beklenmiyordu öyle de oldu. Ama şunu gördük ki inşaat mühendisinin attığı imza 30 yıl sonra bile peşini bırakmıyor; ustanın, bir katın kolonlarında bağlamayı unuttuğu etriyelerin bedelini gün gelip masumlar ödüyor. Seçim zamanı yaklaşınca nasılsa çıkacak "imar affına" güvenen "Anadolu irfanı" ile dopdolu yurttaş, hep beklediğini aldı. Bu ülkede mühendis olmak, hele bir yerlere imza atmak akıl işi mi? 

2017'de işletmeye açılan Antalya Tünektepe teleferiğinde 2024 Ramazan bayramı tatilindeki kazada bir can kaybedildi. 23 saat süren, askıdaki ikiyüze yakın insanın kurtarılma operasyonu, olayı yeterince medyatik hale getirdi ve sonuçta yeni seçilmiş bir belediye başkanı ve mühendis teknik yöneticiler dahil hızlı tutuklamalar geldi. Savcılık, helikopterler insan kurtarırken bilirkişi heyetini görevlendirdi. Alışık değildik hızlı çalışan adliyeye, koltuk korkusundan cumhuriyeti savunamayan cumhuriyet savcıları bu kez şaşırtıcı biçimde hızlı hareket etti, hep böyle olsun diyelim. 

Avrupa'da, özellikle Alplerde; İtalya, Avusturya, İsviçre'de çok yaygın biçimde teleferik kullanılmakta. En iyi tünel müteahhitlerinin, en uzun tünellerin İtalya'da olması gibi bu ülkeler teleferik işini de iyi biliyor. Buna rağmen Mayıs 2021'de İtalya'da (Mottarone dağı) 13 kişinin öldüğü bir teleferik kazası olmuş (*link). Mühendislik işleri ihmale gelmiyor. Mottarone'deki tesisin yapımı 1967'de başlamış. Antalya'daki 2012'de il özel idaresince ihale ediliyor ama firma işi yarım bırakıyor. Belediye, 2016'da tamamlama ihalesi yapıp tesisi açmış, bir belediye iktisadi teşekkülü de işletmesini üstlenmiş. Tabi bu şirkette sorumluluk üstlenen mühendisler, teknisyenler ve onların amirleri çalışmakta. İlk rapora bakılırsa, bakımlarda ihmaller olmasa kaza olmayabilirmiş. Bu olayda sadece mühendisler değil onların amirleri de suçlanıyor. Teknisyenler, ertelenen bakım kalemlerinden ötürü amirleri suçluyor. Kaç mühendis -tekerlek kırılmazdan önce- yolunda gitmeyen işi yazılı olarak üstüne rapor edebilir? Etse, erteleme olmaz ve kaza engellenebilir miydi? İşimize hâkim miyiz peki mühendis olarak, yoksa teknisyenin getirdiği her formu, raporu klasörüne takıp geçiyor muyuz? (edit: iddianameyi okuduğunuzda sorumlu belediye çalışanı mühendisin, nasıl bir sorumluluk altında olduğunu bilmediği yada bidiği halde sıyrılmaya çalıştığını üzülerek görüyoruz) 

Bir tesis yüksek emniyet katsayıları ile doğru proje ile inşa edildiğinde, asgari bakımla belki 20-30 yıl kimsenin burnu kanamadan çalışabilir de. Ama testi kırıldığında hesabını verecek olanlar mühendisler olur. O halde işimizi iyi bileceğiz, sürekli gelişeceğiz, ihmal gördüğümüzde korkmadan yazılı raporumuzu amirin masasına koyacağız. Mazereti adliyede savcıya vermemek için çok önce amirlerimize yazılı olarak gerekçeleri sunup kafamızı rahat ettireceğiz. 

Antalya teleferik kaza kırılan direk mast
Antalya'da kazanın kök nedeninin, bakımsız halat makaraları, çalışmayan veya devre dışı bırakılmış halat pozisyonu denetleyici koruma sistemi olduğu düşünülmekte. Sistemi çekerek hareket ettiren halat, iki makara arasına sıkıştığında otomasyonun, cer gücünü kesip mast direğine yatay yük gelmesini engellemesi beklenir ama bu olmayınca, direk, ek yerindeki civataları kesiyor, bütünlüğünü koruyamıyor. Direk temeli sağlam görünmekte. Projede yatay yük en kötü senaryoda ne kadar hesaplandı? Direk biraz daha dayanabilse, ana makinadaki zorlanmayı arttırabilse başka bir aşırı yük koruması çalışarak emniyeti sağlar mıydı? Metrik 22/ 8.8 civata somunların yere düştüğüne raporda değinilmiş. Böyle bir sistemde M22 narin kalır mı? 8.8 yerine kesme dayanımı yüksek 14.9 civata çok mu maliyetli? Yada 8.8'ler bakımda torklanmış mıydı? Hizmet satın aldığınız işletmenin personeli işi savsaklıyorsa bunun mühendis olarak farkına varmanız mümkün müdür? Astlarınız işi biliyor mu yoksa ahbap çavuş kadrosundan mı işe girmiş? Yani yıllarca eve ekmeğinize götürebilirken, kötü bir günden sonra kodese giden mühendis olmak çok mümkün. 

Antalya Tünektepe kaza kabin
Olay olduğunda direkten geçmekte olan kabinin, düşen direk(mast) parçasının çarpması ile taban bütünlüğünü kaybettiği ve yolcularını düşürdüğü tahmin ediliyor. Direk düştüğünde, halatın yerden yüksekliği yeterli olmayacağından kabinin, tabanını yere çarptıktan sonra tabanı ve yolcuları yerde bırakması da ihtimaller arasında. Kırılan direkten kıvılcım çıktığı aynı gün en az iki kez ihbar edilmiş ve ciddiye alınmamış ise işletme zaafı maalesef çok nettir (edit: ihbarın görüntüleri yayımlandı, iddianamede operatör personelin "cahilliği" gün yüzüne çıktı). Asıl korkuncu, -sosyal medyada konuşulanlar doğru ise- tesisin talihsizliğinin (yarım kalıp geç bitirilmesinin), sahipsizliğinin, güvensizliğinin sektör içinde kulaktan kulağa fısıldanıyor olmasıdır (edit: bilirkişi heyetinin mast direklerinin statik projelerine erişemediği konuşuluyor). Belediyelerin işletmesindeki tüm tesislerin risk altında kabul edilerek yetkin ellerce denetlenmesinin zamanıdır. 

İdare mahkemesindeki bir davada bina malikleri, binalarının güvensiz olduğu gerekçesi ile -yükleniciyi değil- yapı kullanma izninin iptali için belediyeyi dava etmişlerdi. Davanın bir aşamasında binanın denetlenmesi istendiğinde belediye, "yapı kontrol biriminde ilgilisi mühendis olmadığından" bahisle denetimi başka birimlerden bulduğu personelce ancak yapabildiğini "secaat arzederken" bildirmişti. Önceki paragrafın sonunda varılan kanaatin "boş beleş" olmadığını anlamak için bunu söylemeden geçmek olmazdı (üstelik bu belediye küçük bir belde değil en büyük il adaylarından biridir).

Bu belediye tesisinde görevli mühendis vardı da ne değişti? HİÇ!

Antalya Tünektepe Teleferiği/ANET

Bir Kez Daha Muhalefet Şerhi

Üç meslektaş bir dosyada heyete dahil edilmiştik. Mahkeme, bir elektrik hırsızlığı davasında dağıtım şirketi ile abone arasındaki uyuşmazlık için görüşümüzü sormuştu. Hırsızlıkla suçlanan abone ticaret erbabı idi, yan yana iki dükkânı birleştirip açtığı işyerinde küçük ölçekte üretim yapıyordu. Hırsızlık iddiasına o kadar içerlemişti ki dev bir bez afiş yaptırarak dükkan cephesine asmış, konuyu medyatik hale getirmiş ve elinden geldiğince meramını anlatmaya çalışmıştı. 

Heyet, birbirine yakın yaşlarda mühendislerden kurulmuştu. Kadın meslektaş bir kamu kurumunda yönetici idi, profesyonel hayattaki görevi dava konusuna yakın sayılmazdı. Diğer meslektaşın görevi hem konuya daha yakındı hem de bilirkişi deneyimi kat kat fazla idi. Üstelik aynı olayın başka bir mahkemede görülen dava dosyasında rapor sunmuştu, olayı biliyordu. Aslında olayla ilgili görüşünü sunduğundan tekrar rapor sunması yanlış olacaktı (farklı düşünenler olabilir ama bana kalırsa ikinci kez görev kabul etmeyip çekilmeliydi). Öyle ya kanaati belliydi, onu değiştirmesi kendini inkâr olurdu. 

Titiz bir mühendisti, dikkatini başka bir dosyada beğenmiştim, kadın mühendisle birlikte geçmişte raporlar yazdıklarını biliyordum. Bana, yüz yüze iken olayın geçmişini anlattı ve önceki raporda vardığı kanaatin nedenlerini açıkladı. Emek harcamadan ona katılmamı bekliyordu, ne de olsa arşivde önceden yazılmış hazır rapor vardı. Dosyaya çalışacağımı söyledim ve öyle de yaptım. 

Dosyaya, öğretim üyesi profesör bir meslektaşın raporu girmişti ve bizim heyetteki meslektaş ile aynı sonuca varıyordu: tüketici ayrı hat çekerek enerjiyi sayaçtan geçmeden kullanmıştı. Burada olay hakkında bilgi vermek gerekecek. İki dükkan var demiştik, iki de abone sayacı. EDAŞ ekibi gelip her iki sayaç öncesi devre kesicilerden enerjiyi kesiyor ama bir yerde aydınlatma ışımaya devam ediyor. Bunun üzerine motorlardan kontrol ediyorlar ve iki fazın kesildiğini bir fazın hala var olduğunu görerek sayaç haricinde bir hatla enerji çalındığı sonucuna varıp tutanak tutmaya yelteniyorlar. İş yeri sahibi telefonla kendi elektrikçisine ulaşıyor. Girişteki kesicilerin bazen görev yapmayıp enerjiyi kesmediğini, aç-kapa yaparlarsa düzeleceğini öğreniyorlar ve hakikaten öyle oluyor fakat EDAŞ personeli ikna olmayıp tutanağı tutuyor. Kanun dışı hattın yerini tespit etmeyi denemiyorlar, "dükkan malzeme dolu olduğundan tespit yapılamadı" gibi bir notla yetiniyorlar. "Denildiği gibi devre kesici bir fazı kaçırsa idi biz bunu sayaçtan farkederdik" mealinde bir beyanları da dosyaya  girmiş. Ama şunu atlıyorlar, sayaç 1993 model mekanik sayaç ve fazları ekranda göstermiyor.

MCB minyatür devre kesici
Tutarsız noktalar çok olunca benim kanaatim arkadaşın tam aksi yönünde oluştu. Öyle ya 20 yıllık bir devre kesici kim bilir kaç kısa devre gördü? Belki kesme kapasitesi düşük seçildi. Kontaklar zamanla fonksiyon kaybına uğrayabilir. Deneyimli bir personel bu olasılığı hemen oracıkta ölçü aleti kullanarak eler. Bunun yerine, -elektronik olmayan- "sayaç ekranına baktık fazlar yoktu" demek acizliktir. Keşfe de katılmış olan profesör meslektaş "devre kesicinin iki fazı kesip bir fazı kaçırması olası değildir" demiş. Bizim heyetteki meslektaş, abonenin bir yıl sonraki tüketimleri ile kıyaslama yapınca tüketimde artış da görmüş ve hırsızlıktan şüphesi kalmamış. 
a lamp and a circuit breaker with AI
Taslak raporumu yazıp iki üye ile paylaştım, kadın meslektaşın kanaatine göre kimin azınlıkta kalacağı belli olacaktı. Beklenen oldu ve azınlıkta kaldım. Koskoca profesörden iyi mi bilecektim öyle ya! Tüketimdeki artışın siparişlere, yeni makine yatırımına, piyasanın durumuna bağlı olabileceğini, salt tüketime bakıp diğer etkileri dikkate almamanın hata olacağını söyledim. Durum netleşince final muhalefet şerhimi yazıp görüşlerine sundum. "Mühendis Bey" köpürdü, "taraf avukatı" gibi yanıt vermişim (onların raporunu çürütmüşüm), hakimle konuşup raporu nasıl vermemiz gerektiğini soracakmış. Örneğin yüksek yargıda "nasıl karşı oy uygulaması varsa öyle sunarız, hepimiz aynı kanaatte olacağız diye şart mı var" dedim ve öyle sunduk. Yani üç imzalı ve altına şerh notu düşülmüş ana rapor ve ayrı sunulmuş karşı oy raporu olarak.

EDAŞ personelinin davranışını sorgulamayan (tutanağı tutup ilave hattın yerini bulmamak, aboneye "sen bildiğin yoldan yine git" demektir) çelişkiyi göremeyen heyet üyelerini iknada başarısız oldum. Aslında o aşamada bile en ufak bir şüphe duydu ise meslektaşım dosyadan çekilebilirdi. Onu, vicdanı ile kendi bilecek artık. 

EDAŞ'larda düşük ücret politikası ile personelde hem nicelik hem nitelik düşmektedir. Bir delinin attığı taşı kaç mühendis çıkaramadık görüldüğü gibi.